Yunan mitolojisinde Korint kralı
Sisifos suçları nedeniyle tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin
doruğuna yuvarlayarak çıkarmakla cezalandırılır. Her seferinde tam tepenin
doruğuna ulaştığında kaya elinden kayar ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda
kalır.
Albert Camus, ünlü denemesi
Sisyphe Efsanesi’nde yaşamın saçmalığı kuramını kral Sisifos’un kayayı taşıyıp
durması ve bir türlü olayı sonlandıramaması üzerine inşa eder.
Bazen dünyayı bu Sisifos
efsanesine benzetirim. Bütün mal, mülk, makamlar, mevkiler… Aniden çıkıverir
ellerinizden ve yuvarlanır yokluğun rampalarından.
Çırpınışlarınızı umutsuz
bulduğunuz olur mu? İşte o anlar dünyanın bir oyun ve eğlence mekânı olduğunu
daha iyi kavramış oluruz.
Sisifos efsanesinde olduğu
gibidir bazen hayat. Bütün yaşadıklarının sonunda elde sıfır kaldığını fark edersin.
Yabancı bir ülkede parasız pulsuz kalmış gibi. Allah uyarıyor. Dikkat! Bu
eğlence süslü aldatıcı bir eğlencedir. Oyunda aldatıcıdır. Süreklilik arz
etmez. Ve sakın aldanmayın. “Bu dünya
hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte
asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.” (Ankebut, 64)
Gerçekten bu yönüyle şu dünya
hayatı bir anlık bir lezzetten ibarettir. Öyle gaddardır ki, bir lezzet verse
bin elem takar çektirir, bir üzüm yedirse yüz tokat vurur. Böyle düşüncelere
zaman zaman yelken açar dururuz. Hayatın anlamsızlığı çok defa dolanır beynimizin
kıvrımları arasında. Eğer menzili maksud yoksa anlamsızdır hayat.
Bazen bir şahin kadar özgür olmak
istediğimiz dünyayı boş vermişliğimiz bizi yelkensiz bir gemi gibi akıntıyla
sürükler. Hayat hedefsiz, gayesiz olmamalı. Öyleyse nedir yaşama sebebimiz?
Adamın biri hayatın anlamını
merak etmiş. Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş tam umudunu yitirmişken
bir köyde ona. –“Şu karşıki dağlarda yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git.
Belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler. Zorlu bir yolculuk sonunda
bilgenin yaşadığı yere ulaşmış ve bilgeye hayatın anlamını sormuş. Bilge “Sana
bunun cevabını söylemeden önce bir sınavdan geçmen gerek” demiş.
Adam kabul etmiş. Bilge adamın
eline bir çay kaşığı vermiş ve içine silme zeytinyağı doldurmuş. Şimdi çık ve
bahçede bir tur at ve tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı
eksilmesin eğer eksilirse kaybedersin. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp
gelmiş.
Bilge bakmış: “Güzel! Kaşıkta yağ
eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?” Adam
şaşkın: “Ama demiş, ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.” “Şimdi tekrar bahçeyi dolaş, kaşık yine
elinde olacak ama bahçeyi inceleyip de gel” demiş bilge…
Adam tekrar bahçeye çıkmış
gördüğü güzellikler karşısında büyülenmiş; döndüğünde bilge adama “Bahçe
nasıldı?” diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini
heyecanla anlatmış.
Bilge gülümsemiş, “Ama kaşıkta
hiç yağ kalmamış!” demiş ve eklemiş; “Hayat ancak senin bakışınla anlam kazanır
ya sadece bir noktayı görürsün ve hayatın akıp gider sen farkına varmazsın. Ya
da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın ve zamanın
anlam kazanır.
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı
yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder