25 Şubat 2017 Cumartesi

ZEVK PEŞİNDE

Aileler neden daha kolay parçalanıyor, çocuklar neden mutsuz, uyuşturucu neden yaygınlaşmış, şiddet neden artıyor soruları, zihnimizi meşgul ediyor. Boşanma oranlarının artışı, polisiye olayların tırmanması toplumun içten içe bozulduğunun göstergesi. Televizyondaki haber programını sonuna kadar izleyebilirseniz geldiğimiz noktayı daha iyi tespit etmiş oluruz.
Eskilerin “şöhret, servet, şehvet” şeklinde ifade ettiği üç cazibeli psikolojik tuzak, diziler sayesinde sosyal virüs gibi yayılıyor. Bazı yarışma programları sayesinde kolaydan para kazanmak teşvik ediliyor.
İnsanın kalıcı belleğine; işittikleri, yaptıkları, söyledikleri değil, hissettikleri yazılıyor ve bu unutulmuyor. Maalesef televizyonlarda bize sunulan hayat hiçbir zaman ulaşamayacağımız ama ruhumuzu da içten içe kemiren bir kurt olarak her gün bize empoze ediliyor. Bu nedenle, hayat yolunda ilerlerken, his dünyamızı karabasanlar istila ediyor.
Sıradan insanlar gücünü kollarından alırlar, ortalama insanlar akıllarından alırlar, yüksek insanlar ise kalplerinden alırlar. İnsanımız artık bu üç unsuru devre dışı bırakmış durumda. Çalışmadan kazanmanın, emeksiz yemenin, kısa yoldan köşe dönmenin peşinde.
Duygusal yatırımımızı neye yaptığımız, bizi ve hayatımızı, dolayısıyla çocuklarımızın hayatının tamamını etkileyecek öneme sahiptir. İnternette karşılaştığım şu söz iç dünyamızı özetliyor. “Eskiden insanlara değer verir, eşyaları kullanırdık. Şimdi ise eşyalara değer verip insanları kullanıyoruz.”
Aile kültürüne ve bütünlüğüne zarar veren diziler toplumda ne tür tahribat yapıyor bunu düşünen yok. Bozulan ailede sağlam karekterli şahsiyetler yetişemiyor maalesef. Artık şöhret, servet, aşk, eğlence ve makam sevgisinin sadece bireysel egoları tatmin için birer argüman olduğu biliniyor. Bunlar somut zevklerdir ve somut zevk tutkulularının yalnızlaştığı ve mutsuz olduğu anlaşıldı. İçimizdeki şöhret, servet, şehvet, hırs, ihtiras bizi esir almış durumda. Kötü bir sona doğru gidiyoruz. Akıllı insan ise yaptığı işin sonunu düşünür.
Haz ve hız modern dünyayı özetleyecek iki kelime. Bu duyguların büyüsüne kapılmadan doğru durabilmek, modern yaşamda çok zorlaştı. “Nasıl yaşarsam mutlu olurum” diyenimiz yok; “ne kadar kazanırsam mutlu olurum” diyen insanlara dönüştük.
İnsan eğer yüksek ideallere sahipse, hayatta birçok engeller ve tuzaklar olduğunu görebilir. İçimizdeki ve dışımızdaki şeytanı ancak böyle gemleyebiliriz. Hayatın derin anlamlarını anlamak için fakülteler bitirmeye, akademik kariyer yapmaya gerek yok. Arif olmak yeterli. O halde hayatımızdaki olaylar bizi değil, biz olayları kontrol etmeliyiz.
Olayları kontrol edebilmek için önce kendimizi kontrol etmeliyiz. Buna şimdilerde otokontrol diyorlar. Nefs muhasebesi, muhasebe…
Medeniyet bir değerler bütünüdür. Hayatın iki kaynağı vardır metafizik ve ilim. Vicdan denen melekeyi bize sunan metafiziktir. Vicdan denen bu nüvenin içimizde saklı olduğunu biliyoruz. Entelektüel ve ruhi gelişmemiz bu öğelere bağlıdır. Önemli olan bunu açığa çıkarmak ve beslemek.

“Sizden önceki devirlerden bakıyye sahipleri (kitap ehli) yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı ne iyi olurdu. Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. O zulmedenler ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hepsi de suçlu oldular.” (Hud, 116)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder