19 Ekim 2017 Perşembe

DİPLOMALI EŞKIYALAR

Üniversitede İslam Hukuku hocamız Prof. Yusuf Ziya Kavakçı bir hatırasını anlatmıştı. Hukuk Fakültesini bitirmiş bir zanlı hâkimin bütün tespitlerini çürüterek beraat etmeyi başarmıştı. Hâkim zanlının suçlu olduğuna kani fakat yapılan savunmaya da bigane kalamayarak beraat kararı veriyor. Söylediği son cümle şu: Diplomalı eşkıyalar türedi işimiz zor.
Anadolu insanının ahlakı, edebi suç işlediğinde yüzünün kızarmasına sebep olur. Eskiden hırsızlık adi suçlardandı. Yüz kızartıcı suç olarak kabul edilirdi. Bunun gibi birçok ahlak dışı fiiller yüz kızartıcı suç olarak isimlendirilirdi. Suç işleyenin yüzü kızarırdı. Artık hırsızın, arsızın, namussuzun yüzü kızarmıyor üstelik pişkin pişkin sırıtıyor. Hani bir söz var: ‘yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ diye.
Televizyonlarda haberlerde zaman zaman izliyoruz. Suçlu olduğu halde kendini haklı göstermeye çalışan insanlar ne kadar rahat. Artık suçun utanılacak bir fiil olması gündemimizden çıkmış. Toplum olarak değer kaybediyoruz. Değerlerimiz alt-üst olmuş. İşin en vahim tarafı ise bu tür insanların toplum tarafından –değişik sebeplerle- kabul görüyor olması, hürmet ediliyor, saygı duyuluyor olması.
Sözü uzatmadan Ziya Paşa’ya bırakmak en doğrusu…
“Ne günlere kaldık ey Gâzi Hünkâr,
Katır mühürdâr oldu, eşek defterdâr!”
Tanzimat edebiyatının büyük şairlerinden Ziya Paşa böyle demiş. Ziya Paşa kendi dönemi insanları için yazmış bu beyti. Fakat insan değişmiyor. Hırs, tamah, ego bizi yanlışa sürüklüyor. Her dönemde insanlardan yanlış yapanlar bulunuyor. Belki insanın mayasına bağlamak lazım bunu:
"Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zerdûz palan vursan eşşek yine eşşektir." (Ziya Paşa)
Elbiseye veya aksesuara insanlar değişik anlamlar yüklüyor. Elbiselerin renginden bile anlamlar çıkarılmaya çalışılıyor. Markalı elbiseler sahibine bir üstünlük sağlıyor. Hiç birine diyeceğimiz yok. Elbisenin ve kravatın kötülükleri örttüğünü Nasrettin Hoca’nın ye kürküm ye fıkrası ne güzel özetliyor.
Deli Dumrul hikâyesini biliriz. Kuru çay üzerine yaptırdığı köprüden kendi rızasıyla geçenlerden beş akçe, geçmeyenlerden ise zorla on akçe alırmış. Dede Korkut hikâyelerinin çok yaygın olarak bilinen bu hikâyesi biraz günümüz çağdaş eşkıyalarını anlatıyor. Bazı eşkıyalıkların çapı geniş, etkisi büyük oluyor. Üstelik diplomalı, takım elbiseli ve kravatlı. Koydukları kurallar mantık dışı olsa da uygulamada tereddüt göstermiyorlar.
Cehalet memleketin gerçekten de en büyük sorunu. Ancak diplomalı cahilleri gördükçe duydukça, televizyonlarda izledikçe yazının başında söylediğim hâkim gibi düşünüyorum. Diplomalarını nasıl aldıkları beni ilgilendirmez. Bunlar eşkıyalıklarına ‘yasallık’ kılıfı uydururlar. Bunlar, kendilerini hukuka saygılı gösterirler. Hata etmediklerini iddia ederler. Bunlar dürüst olduklarını bağıra bağıra söylerler. Bunlar boyunlarında kravat taşıyan çağdaş eşkıyalardır.

Doğrusu ben çağdaş ve diplomalı eşkıyalardan çok korkuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder