30 Ekim 2017 Pazartesi

İTİKATTA MÜSLÜMAN EYLEMDE SEKÜLER

Türkiye’de dindarlık anlayışı dolayısıyla da din, farklı algılanır ve anlaşılır olmuştur. Her Müslüman kendi dini anlayışını oluşturmuş, buna dayalı olarak zihniyet ve günlük yaşamın belli başlı parametreleri, pozitivist bir bakış açısıyla değerlendirilmiş; ancak dini kılıfa sokulmuştur. Dinden uzak durmayan ancak din ile sıkı ilişkileri olmayan bir Müslüman tipolojisi oluşmuştur.
Bu bağlamda yeni bir dindarlık anlayışı ortaya çıkmıştır. Dindarlığın bireylere yansıma biçimleri pek çok açıdan özellikle de kültürel bağlamlar dikkate alındığında bariz farklılıklara sahiptir. Gruplar, cemaatler, teşkilatlar farklı tip Müslümanlığın oluşmasına katkıda bulunmuşlarıdır.
Elbette dindarlık, şu ya da bu özelliklere sahip olsa da belli eğilimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Her müslümanın kabul ettiği kitap, sünnet gibi kaynaklara rağmen Müslüman farklı davranışlar sergilemektedir. Modern hayatın gündelik doğası dindarlık algısını da kökten değiştirmiştir.
Bireyle Allah arasındaki ilişkinin ancak Allah tarafından şekillendirileceğine ilişkin geleneksel anlayış zayıflamış, artık dindarlık kişilerin anlayışlarına, cemaatlerin tavırlarına göre şekil almaya başlamıştır. Bu durum Müslümanlar arasındaki yeknasaklığı zedelemiş, tevhidi bozmuştur.
Geleneksel İslam anlayışı itikat, ibadet ve ahlakı bir bütün olarak görürken yeni Müslüman tipolojisi, itikat, ibadet ve ahlâk anlayışı yerini inanmaktan öteye geçmeyen bir anlayışa bırakmıştır.
İslâmiyet’in her şeyi kapsayan, gündelik hayatın her yanını düzenleyen yanı unutulmuş, adeta hristiyanlık gibi sadece inanç alanına hapsedilmiştir. Dindarlığın gündelik hayat içindeki tezahürleri başta ibadet ve ahlak olmak üzere ötelenmiş, aktif eylemler hayatın içerisinden çıkarılmıştır. Kuru kuruya bir din anlayışı kendisini izhar etmiştir. Bireylerin bu yeni din anlayışına sıkı sıkıya bağlı olmaları da ayrı bir paradoks.
Dindarlık anlayışı aile ortamından kamusal hayata, düşünceden eyleme kadar hemen her çizgide şaşırtıcı bir değişiklik geçirmiş, bu değişiklik sonucunda bireyler anlayışlarına uymayan, nefislerine zor gelen her dini uygulamayı terk etmişlerdir. Terk edilmeyen tek şey ise dindar olduklarına dair kanaattir.
Günümüz dünyasında daha çok vicdani bir olgu olarak anlaşılan dinin bir değer olarak kabul edilmesi her zaman devam etmiştir. Dindarlığın özel hayata ilişkin bir deneyim olduğu yönündeki genel-geçer kanaatler artık sorgusuz bir şekilde kabul edilmektedir. Bu bağlamda ibadet ve ahlak vurgusu üzerinden dindarlığın ifadelendirilmesi yerini daha çok söylemlere terk etmiştir. Kalbime bak, kalbim temiz, önemli olan doğruluk gibi cümleler dindarlık anlayışının yeni tezahürleri olarak dost sohbetlerinde, kahvehane konuşmalarında ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak yeni dindar tipolojisi, inandığını söyleyen, kalbinin temizliği ile övünen fakat İslam’ın temel emirlerinden uzak bir hayat sürmektedir. Özellikle bazı yapılanmaların inşa ettiği dindarlık tipolojisi, aklı merkeze koyarak dini anlamaya çalışmış. Dinin emirlerini akıl üzerinden algılama yolunu seçmiştir.

Böylece kamu malını zimmetine geçirmekte beis görmeyen, hak hukuk gibi konularda titiz davranmayan, kendi menfaatini her şeyin üstünde gören bir dindarlık anlayışı ortaya çıkmıştır. Başkasının hakkına saygı duymayan, kendi çıkarı olduğunda her türlü yalana başvuran bir dindar anlayışı iç dünyamıza çöreklenmiştir ki bunu itikatta Müslüman, eylemde seküler diye formüle edebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder