Güneşli bir Tebriz sabahına
uyandık. Misafir olduğumuz aile ile birlikte sabah kahvaltısını yaparak
planladığımız yerleri rehberimiz Mehdi ile gezmeye başladık. İlk hedefimiz
Aladağlar. Tabriz'e 30 km uzaklıktaki bu renkli tepeler, birkaç saatliğine
gelip keşfetmek için harika bir yer, ancak yağmurlu bir zamana denk geldiği
için istediğimiz gibi fotoğraf çekemedik. Tepelerden birisine çıkmak istedim.
Gayet yapışkan çamur ayaklarımın altında kütle oluşturduğu için düştüm,
çamurlandım. Aladağlardan döndüğümüzde hedefimiz Tebriz kapalı çarşı idi.
Kapalı çarşıya girmeden önce
rehberimizin arkadaşı Cevat da bize katıldı. Kapalı çarşıyı gezmeye başladık. İranlı
Türkler buralara örtülü bazar diyorlar. Tebriz kapalı çarşısı dünyanın en büyük
kapalı çarşısı imiş. Unesco tarafından dünya mirası listesine alınmış. Tebriz
kapalı çarşının bence en önemli özelliği bütün zanaatların bu çarşı içinde
yaşıyor olması. Demirciler, halıcılar, bakırcılar, diğer küçük zanaatlar
fotoğraf çekmek isteyenler için harika kadrajlar sunuyor. Tebriz kapalı
çarşının bir kısmını gezdikten sonra öğlen yemeğini çarşı içinde yiyip, Cuma
mescidi ve tarihi Tebriz Caisini gezdikten sonra Tebriz belediye binası,
Şairler mezarlığı (Makberetu’ş-Şuara)nı gezip İran halılarının sergilendiği bir
müzeyi ziyaret ettik. Güzel bir bahçenin içindeki Kacar Müzesi, Tebriz’de
görülebilecek önemli yerlerden biri.
Kacar müzesinin bahçesinde Azeri
kardeşlerimizle sohbet ettik. Tebrizliler Tahran’daki merkezi hükümetin Farsi
olmayanlara (Türkler, Kürtler, Araplar vs.) belirli miktarlarda kısıtlamalar
uyguladığını iddia ediyorlar. Tebriz bölgesinde Türkçe konuşuluyor, birçok yer
ismi Türkçe, ancak fars alfabesiyle yazıldığı için alfabeyi bilmeyenler fark edemiyor.
Alfabe farklı olsa da karşılaştığınız her insanla Türkçe anlaşabiliyorsunuz. İran’ın
yaklaşık 90 milyon olarak ifade ediliyor. Bunun üçte birinden fazlasını Azeri
Türkleri oluşturuyor. Bu yüzden Tebriz, Erdebil, Astara, Urumiye, Hoy gibi
şehirlerde dil problemi yaşamıyorsunuz.
Tebriz trafiğinden de biraz
bahsetmek gerekiyor. Fiyatlar hakkında fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü
biz özel aracımızla gezdik. Ancak benzin, mazot oldukça ucuz. Ancak şunu
hatırlatalım İran’da şehir içi istasyonlarda mazot satılmıyor. Çünkü bütün
arabalar benzinli. Mazotu kamyonlar kullandığı için şehirlerarası yollardaki
istasyonlarda bulabilirsiniz. Mazota GAZOL diyorlar. Tebriz’de ve İran’ın diğer
şehirlerinde trafik kuralsız işliyor. Bu yüzden arabaların birçoğu hasarlı. Şehrin
her yerinde yedek parça, tamirhane, oto aksesuar dükkanlarına
rastlayabilirsiniz. Abartı olmasın ama şehrin yarısını bu dükkanlar oluşturuyor
hissine kapıldım. Bir de dikkatimi çeken başka bir husus İran şehirlerinde
oldukça fazla banka olduğu idi.
Şehri Eynalı dağından görmek için
dağa doğru yol aldık. Dağın alt kısmına kadar kendi özel arabamızla gittik.
Buradan tepeye ise dolmuşlar çalışıyor. Ayrıca tepeye ulaştıran bir teleferik
de mevcut. Tepeye ulaştığımızda akşam namazı vakti olmuştu. Oldukça soğuk bir
havası vardı. Sıcak zamanlarda burası Tebrizlilerin uğrak yeri oluyormuş.
Buradan şehrin gece fotoğraflarını çekerek geri döndük. Cevat’ı evine bırakarak
rehberimiz eşliğinde Tebriz caddelerinde tur attık. Mehdi, akşam yemeğinin
hazır olduğunu söyleyerek eve dönmemiz gerektiğini gayet nazik bir şekilde
ifade etti.
Misafir olduğumuz ailenin yaptığı
yerel yemeği tadacağız. Bir gün önce akşam yemeğinde makarna yemiştik. Bu günün
menüsünde bizim yahni dediğimiz yemeğe benzer bir yemek tadacağız. Önce yemeğin
su kısmını kaselerimize boşaltıp üzerine ekmek banıp yiyoruz. Bildiğimiz tiride
ekmek banmak. Ardından yemeğin katı kısmı servis ediliyor. İçerisinde patates,
erik hoşafı ve yumurta var. Yemekten sonra çaylarımızı yudumlarken
televizyondan Türk kanallarını seyrediyoruz. İran’da çaylar bizimki kadar koyu
değil. Ancak çaylarda güzel bir aroma var. Sürekli açık çay içtiğim için İran
usulü çayı çok sevdim. Türk televizyon kanalları hemen her evde
seyrediliyormuş. Arabalarda İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya Cd’leri var. Çayımızı
içtikten sonra odamıza dinlenmeye çekiliyoruz.