18 Nisan 2019 tarihinde İran’a
gitmek için dört arkadaş Gümüşhane’den yola çıktık. Çıkış saatimiz mesai bitimi
olduğu için geceyi Ağrı Üniversitesi misafirhanesinde geçirdik. Sabah Erkenden
yola çıktık. Doğubeyazıt’ta sabah kahvaltısını yaparak Gürbulak sınır kapısına
vardık. Özel araçla geçiş yaptığımız için işlemler biraz uzun sürdü. Özellikle
İran tarafında gereksiz bürokrasi oldukça zamanımızı aldı.
Sınır kapısının İran tarafında
aracımızı beklerken Hüseyin hoca gelip bizi bir yetkilinin görmek istediğini
söyledi. Tekrar sınır kapısına geri döndük. Muhtemelen istihbaratçı olduğunu
düşündüğümüz bir yetkili bizim pasaportlarımızın fotokopisini aldı. Ev
adreslerimizi, telefon numaralarımızı kaydetti. Gerekçe olarak yeşil pasaportlu
olduğunuz için sizi sigortalıyoruz diye söyledi.
Buradan İran’ın ilk yerleşim yeri
olan Bazergan’a geçtik. Bazergan ismi bana çocukluğumuzda oynadığımız
Bezirganbaşı oyununu[1]
hatırlattı. Bazergan sınıra 3 km mesafede bir yerleşim yeri. Şehrin nüfusu
yaklaşık 10.000 civarında. Burada arabamızı sigorta yaptırdıktan sonra Tebriz’e
doğru yol almaya başladık. Yaklaşık 40.000 nüfuslu Makü şehrinden sonra birkaç
yerleşim yeri daha geçtikten sonra Tebriz’e ulaştık.
Cuma günü olduğu için geçtiğimiz
terlerde işyerleri kapalıydı. Halk yol kenarlarında piknik yapıyor, kişniş,
yabani pırasa benzeri otlar topluyorlardı. Bazıları ellerinde bir deynekle yere
vuruyor, çıkan sese göre yeri kazıyor ve tombalak denilen bir yumruyu çıkarıp
topluyordu. Tebriz’de Traktor Sazi’nin maçına gitmek istediğimiz için acele
ediyorduk. Tebriz’e yakın bir yerde yemek molası verdik. İran lezzetlerini
tatmanın zamanı gelmişti.
İran yemekleri genellikle kebap
türü. Bu arada çorbaların harika bir lezzetinin olduğunu söylemeliyim. Siz
çorba söylemezseniz bile sipariş öncesinde çorbalarınız geliyor. Kebaplar
pilavla beraber geliyor; ancak pilav yağsız ve Türkiye’deki beş porsiyona denk.
Yağ pilavın yanında geliyor ve İranlılar onu pilava katarak yiyorlar.
Yemeklerin Türkiye’ye göre çok ucuz olduğunu da söyleyeyim.
Tebriz’e vardığımızda dolu
yağıyordu. Traktör’ün maçına gitmek için navigasyondan yararlanmaya çalıştıysak
da başarılı olamadık. Çünkü İran’da internet çok yavaş. Hareket halindeyken
internete ulaşmanız mümkün değil. Durunca belli hizmetlerden yararlanabiliyorsunuz.
Bir taksiciyle anlaşarak maça gitmek istediysek de dolu yağışı bizi
kararımızdan döndürdü. Couchsurfing üzerinden tanıştığımız ev sahibimiz
Mehdi’yi bulmak için taksiciden yardım istedik. Taksici bizi istediğimiz adrese
götürdü. Ücreti sorduğumuzda ise siz bizim konuğumuzsunuz diyerek para almak
istemedi. Biz henüz paramızı İran parasına çevirmediğimiz için kendisine 20 TL
verdik. Sonradan tecrübe ettik ki İran’da esnafın çoğu önce konuğumuz olun
diyerek size değer verdiğini gösteriyor. Sizin para vermek için ısrar etmeniz
gerekiyor. Uygulama böyle. Ancak bazı gezginlerin bu durumu istismar ederek
para vermediğini de öğrenmiş oluyoruz.
Eşyalarımızı kalacağımız eve
yerleştirip bir yorgunluk çayı içtikten sonra rehberimiz Mehdi bizi Şah gölüne
götürdü. Orada biraz gezip çay içtik, sonra eve döndük ve dinlenmeye çekildik.
Ekibimizdeki genç arkadaşımız Hüseyin, Mehdi ile nargile içmek için evden
ayrıldı. Biz diğer üç kişi Hüseyin, Adem ve ben istirahata çekildik.
[1]
- En az on kişi ve daha fazla kişiyle oynanan bir oyundur. Sayışma yapılır ve
iki kişi ebe seçilir. Ebe seçilen kişiler kendilerin (meyve adı, sebze
adı, çiçek adı gibi) isimler seçerler. Ebe olan kişiler karşılıklı bir şekilde
el ele tutuşurlar. Ve bu oyunun şarkısını söylerler. Ebeler dışında kalan
kişiler, ebelerin kollarının altından sıra sıra geçerler. Şarkı bittiği
zaman ebe olan kişiler diğer oyuncuları kollarının arasında sıkıştırarak
"bir sıçan, iki sıçan, üçüncüsü deliğe kaçan" derler ve yakaladıkları
üçüncü kişiye gizli bir şekilde seçtikleri isimlerin ne olduğunu sorarlar.
Üçüncü kişi seçtiği varlık adına göre o ebenin arkasına geçer. Oynayan bütün
oyuncular ebelerin arkasına sıra olduğu zaman oynanan yerdeki alana bir çizgi
çekilir. Ebeler arkalarındaki oyuncularla birlikte çizilen çizginin soluna ve
sağına dizilirler. İki grup oluşmuş olur ve bu oyuncular birlerini çekmeye
çalışır. Çizgiyi hangi grup geçerse o oyunu kaybeder.
Oyunun şarkı sözleri; Aç
kapıyı bezirganbaşı, bezirganbaşı. Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin?
Arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder