Medeniyet adına barbarlıkların sergilendiği bir
çağda yaşıyoruz. Medeniyet iddiasının tahakküm, tasallut ve sömürü aracı olarak
kullanıldığını görüyoruz. Halbuki medeniyet ahlak kaynağından beslendiği için
medeniyet olmuştur. Kelimenin etimolojisine baktığımızda şehirli olmak ve
şehirde yaşamak diyebiliriz. Bunun en güzel açıklaması da ortak yaşamayı bilmek
şeklinde özetlenebilir.
Varlık, idrak, akıl, erdem gibi temel
referansların yerini para, pul, makam, ego almış durumda. İnsanın duruşu neyi
aradığını göstermesi açısından önemlidir. İstikamet, en büyük keramettir.
İstikametimizin bozulduğunu bilmem tekraren söylemeye gerek var mı?
Medeniyet bahsinin iki anahtar kavramı vardır:
Adalet ve ahlâk. Adalet duygusuna sahip olmayan ve ahlaksız olan insanlarla yol
yürünmez. Bu iki haslete sahip olmayan toplumdan ise medeniyet neşet etmez. Eline
bir köşe, bir makam, bir yetki geçiren başkalarına fırsat vermek şöyle dursun
başkalarını görmüyor, yok sayıyor. Bununla da kalmayıp zulmediyor. Medeniyetin
yapı taşı erdemdir. Erdemden uzak medeniyet iddiası, insanı barbarlaştırır.
Zalim yapar. Söylediğimiz bu yanlışları nasıl düzelteceğiz. Kural şudur: İman
varsa imkân da vardır. Maalesef bize verilen imkânları bir medeniyet
altyapısında kullanamıyoruz. Hayat tecrübemiz imkânların suiistimallere
döndüğünü de göstermiştir bize.
Artık, çağ’ın ne olduğunu bilmeyenlerin
çağdaşlık nutukları attığı bir dünyada yaşıyoruz. Hizmet nimettir cümlesinin
büyüsü bozuldu. Manevi iklim, maddiyata doğru yöneldi. Çağdaş literatür buna
sekülerleşme diyor. Bizim manevi diye nitelendirdiğimiz değerlerin bir pahası
var şimdilerde. Meta haline gelmeyen bir değerin kalmadığını görüyoruz
maalesef.
Değerlerimizi ziyan etme ve emekleri yok sayma
konusunda üstümüze yok sanırım. Vefa duygusu önemlidir. Vefasız toplumdan büyük
adamlar çıkaramazsınız. Büyük adamlar derken ilmi, irfanı olan tefekkür
işçilerinden bahsediyorum. Geleceğimize hükmedecek entelektüel yatırımlarımızı
artırmalıyız. Bu aynı zamanda ilk emrini “oku” diye gönderen yaratıcıya da
vefadır.
Vefa kelimesi sözlüklerde; sözünü yerine getirme,
sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi, bağlılık ve dostlukta sebat; yetme ve
yetişme; güzel ve yüce ahlâk anlamlarında kullanılır. Vefalı kişi, üzerindeki
hakları eksiksiz ödeyen, yerine getiren ve sadece kendi hakkı olanı alan
kişidir. Vefa kelimesi aynı zamanda, aldatma ve hıyanetin zıt
anlamlısıdır. Maalesef görevine, vatanına ihanet edenlerin sayısı az değildir
bu memlekette.
“Vefa uzaklarda kalan bir histi bu diyarda
Alışanlar gemisini yürütüyor
Alışamayanlar kırılıyordu her defasında”
Zeki Müren’in bir şarkısı böyleydi.
Vefa; sözünde durmaktır, kadir-kıymet
bilmektir, kişiye değerini vermektir. Vefa, Allah’ın insanlara bahşettiği en
büyük nimetlerdendir. Vefa; kişinin dostlarını unutmaması, onların
dostluklarına ve iyiliklerine daha güzeliyle karşılık vermesidir. O zaman vefa
gösterirken bir meratip olmalıdır. Bu meratibi ben şöyle sıralıyorum. Önce
Yaradana karşı vefa sonra onun istediklerine vefa. Anne, baba, öğretmen, eş,
vatan ve insanlık… Vefa medeniyetin yapı taşlarından birisidir.
Vefasızlıktan çok çektiği anlaşılan Şair Eşref’in bir
dörtlüğüyle bitirmek isterim.
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder