1 Ocak 2020 Çarşamba

MEDENİYET VE VEFA


Medeniyet adına barbarlıkların sergilendiği bir çağda yaşıyoruz. Medeniyet iddiasının tahakküm, tasallut ve sömürü aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Halbuki medeniyet ahlak kaynağından beslendiği için medeniyet olmuştur. Kelimenin etimolojisine baktığımızda şehirli olmak ve şehirde yaşamak diyebiliriz. Bunun en güzel açıklaması da ortak yaşamayı bilmek şeklinde özetlenebilir.
Varlık, idrak, akıl, erdem gibi temel referansların yerini para, pul, makam, ego almış durumda. İnsanın duruşu neyi aradığını göstermesi açısından önemlidir. İstikamet, en büyük keramettir. İstikametimizin bozulduğunu bilmem tekraren söylemeye gerek var mı?
Medeniyet bahsinin iki anahtar kavramı vardır: Adalet ve ahlâk. Adalet duygusuna sahip olmayan ve ahlaksız olan insanlarla yol yürünmez. Bu iki haslete sahip olmayan toplumdan ise medeniyet neşet etmez. Eline bir köşe, bir makam, bir yetki geçiren başkalarına fırsat vermek şöyle dursun başkalarını görmüyor, yok sayıyor. Bununla da kalmayıp zulmediyor. Medeniyetin yapı taşı erdemdir. Erdemden uzak medeniyet iddiası, insanı barbarlaştırır. Zalim yapar. Söylediğimiz bu yanlışları nasıl düzelteceğiz. Kural şudur: İman varsa imkân da vardır. Maalesef bize verilen imkânları bir medeniyet altyapısında kullanamıyoruz. Hayat tecrübemiz imkânların suiistimallere döndüğünü de göstermiştir bize.
Artık, çağ’ın ne olduğunu bilmeyenlerin çağdaşlık nutukları attığı bir dünyada yaşıyoruz. Hizmet nimettir cümlesinin büyüsü bozuldu. Manevi iklim, maddiyata doğru yöneldi. Çağdaş literatür buna sekülerleşme diyor. Bizim manevi diye nitelendirdiğimiz değerlerin bir pahası var şimdilerde. Meta haline gelmeyen bir değerin kalmadığını görüyoruz maalesef.
Değerlerimizi ziyan etme ve emekleri yok sayma konusunda üstümüze yok sanırım. Vefa duygusu önemlidir. Vefasız toplumdan büyük adamlar çıkaramazsınız. Büyük adamlar derken ilmi, irfanı olan tefekkür işçilerinden bahsediyorum. Geleceğimize hükmedecek entelektüel yatırımlarımızı artırmalıyız. Bu aynı zamanda ilk emrini “oku” diye gönderen yaratıcıya da vefadır.
Vefa kelimesi sözlüklerde; sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi, bağlılık ve dostlukta sebat; yetme ve yetişme; güzel ve yüce ahlâk anlamlarında kullanılır. Vefalı kişi, üzerindeki hakları eksiksiz ödeyen, yerine getiren ve sadece kendi hakkı olanı alan kişidir. Vefa kelimesi aynı zamanda, aldatma ve hıyanetin zıt anlamlısıdır. Maalesef görevine, vatanına ihanet edenlerin sayısı az değildir bu memlekette.
“Vefa uzaklarda kalan bir histi bu diyarda
Alışanlar gemisini yürütüyor
Alışamayanlar kırılıyordu her defasında”
Zeki Müren’in bir şarkısı böyleydi.
Vefa; sözünde durmaktır, kadir-kıymet bilmektir, kişiye değerini vermektir. Vefa, Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerdendir. Vefa; kişinin dostlarını unutmaması, onların dostluklarına ve iyiliklerine daha güzeliyle karşılık vermesidir. O zaman vefa gösterirken bir meratip olmalıdır. Bu meratibi ben şöyle sıralıyorum. Önce Yaradana karşı vefa sonra onun istediklerine vefa. Anne, baba, öğretmen, eş, vatan ve insanlık… Vefa medeniyetin yapı taşlarından birisidir.
Vefasızlıktan çok çektiği anlaşılan Şair Eşref’in bir dörtlüğüyle bitirmek isterim.
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder