“Yalan dünya” deyimi dilimizde çok kullanılıyor. Son
zamanlarda “dünya yalan değil, insanlar yalan” şeklinde söylem değişti. Yalanın
hayatımızın ayrılmaz parçası olduğu da bir gerçek.
Çocukluğumuzdan itibaren bir reklam sağanağı
altındayız. Yazılı ve görsel basın reklam denilen olguyu o kadar içselleştirdi
ki, reklamsız bir hayat düşünemiyoruz. Reklam, "insanları
gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye
yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne hizmete, fikir ve kuruluşa çekmek amacıyla
onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini
veya belirli bir görüşü ya da tutumu benimsemelerini sağlamak olarak tarif
edilebilir.
Burada reklam konusunda bilgi vermek değil amacımız.
Ancak bir reklam dünyasında yaşadığımızdan, reklam unsurları üzerinden bir
düşünme denemesi yapmak istiyorum. Reklamın en önemli özelliği sizin
ihtiyacınız olmayan bir şeyi sizin ihtiyacınızmış gibi göstererek gizli ikna
yollarıyla sizi kandırmasıdır. Açık olarak şunu söylemeliyiz ki reklam yalanın
bir çeşididir.
Herhangi bir ürün veya nesnenin pazar payını arttırmak, marka
değerlerini yükseltmek gibi argümanlar üzerinden gidersek reklamın ne kadar
gayri insani bir alan olduğunu anlamış oluruz. Marka değerinin yükseltilmesi
bir mala değerinin çok üzerinde bir paha biçmekten başka bir şey değildir.
Sanal bir değer atfetmektir. Pazar payını artırmak deyimini kanat ve
diğerkâmlık kavramlarının neresine oturtabiliriz.
Başka bir ifadeyle reklam, “talep oluşturma sanatı” olarak tanımlanır.
Reklam, ele alınan mal ve hizmetleri hoşa giden taraflarıyla tanıtarak yeni
ihtiyaçların ortaya çıkmasına yardım etmek
olarak da ifade edilmektedir. Bir ikna faaliyetidir reklam; ele aldığı
mal ve hizmetleri hoşa giden tarafları ile tanıtır. Hoşa gitmeyen tarafları ise
göz ardı ederek insanları aldatır. “Bizi aldatan bizden değildir” hadisi
şerifini zikredip geçelim. Reklamın en aldatıcı taraflarından birisi de
ambalajdır. Ambalajın, çok kuvvetli bir satış aleti olduğu da bir gerçektir.
Görsel nesne olduğu için güzel; çekici ve etkileyici olması gerekir. Ambalaj
bazen malın kendisinden daha pahalıya bile mal olmaktadır.
Reklamları sadece televizyonlardaki periyodik aralıklarla verilen
reklamlar olarak görenler için en kolay iş reklamlar girdiğinde zaping
yapmaktır. Ancak işin böyle olmadığını düşünüyorum. Konuştuğumuz her insan
kendini bu dünyada öyle kaybetmiş ki reklamın iyisi kötüsü olmaz kabilinden
kendini pazarlıyor. Bürokrasi aynı şekilde, hiç ilgi alanımızda olmamasına
rağmen yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatmaktan büyük zevk alıyor. Böyle
durumlarda nedense aklıma hep gelinlik çağındaki kızlarını öve öve bitiremeyen kokoş
teyzeler gelir.
Politika arenasının reklam kanalından geçtiğini söylemeye bilmem gerek
var mı? Sadece malumun ilamıdır, o kadar. Politika kelimesinin etimolojisine
bakarsak bizim değerlerimizle hiç örtüşmediğini görürüz. Politikayla uğraşan
ricalin de reklam araçlarıyla bizi ayartmaya çalıştığını söyleyiverelim.
Reklamcıların kullandığı bir cümle var. Bir ormanın derinliklerinde bir
kuş ötmüş ve kimse kuşun sesini duymamışsa o kuş ötmemiş gibidir. Yani yapılan
işin görünür ve duyulur olması gereğinden bahsediyorlar. Sağ elin verdiğini sol
el bilmeyecek anlayışımızı hatırlatıp geçelim. Yardımların bile reklam unsuru
olması ne kadar acı.
Akademik camianın televizyonlarda karşılaştığımız bazı örnekleri de
kendilerini reklam aracılığıyla pazarlamak peşinde. Özetleyelim: Hepimiz
reklamın bir köşesinden yakalamaya çalışıyoruz.
Reklamın yalandan ve aldatmacadan ibaret olduğunu yukarıda söylemiş
miydim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder