1 Ocak 2020 Çarşamba

REKLAM DÜNYASI YA DA YALAN DÜNYA


“Yalan dünya” deyimi dilimizde çok kullanılıyor. Son zamanlarda “dünya yalan değil, insanlar yalan” şeklinde söylem değişti. Yalanın hayatımızın ayrılmaz parçası olduğu da bir gerçek.
Çocukluğumuzdan itibaren bir reklam sağanağı altındayız. Yazılı ve görsel basın reklam denilen olguyu o kadar içselleştirdi ki, reklamsız bir hayat düşünemiyoruz. Reklam, "insanları gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne hizmete, fikir ve kuruluşa çekmek amacıyla onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini veya belirli bir görüşü ya da tutumu benimsemelerini sağlamak olarak tarif edilebilir.
Burada reklam konusunda bilgi vermek değil amacımız. Ancak bir reklam dünyasında yaşadığımızdan, reklam unsurları üzerinden bir düşünme denemesi yapmak istiyorum. Reklamın en önemli özelliği sizin ihtiyacınız olmayan bir şeyi sizin ihtiyacınızmış gibi göstererek gizli ikna yollarıyla sizi kandırmasıdır. Açık olarak şunu söylemeliyiz ki reklam yalanın bir çeşididir.
Herhangi bir ürün veya nesnenin pazar payını arttırmak, marka değerlerini yükseltmek gibi argümanlar üzerinden gidersek reklamın ne kadar gayri insani bir alan olduğunu anlamış oluruz. Marka değerinin yükseltilmesi bir mala değerinin çok üzerinde bir paha biçmekten başka bir şey değildir. Sanal bir değer atfetmektir. Pazar payını artırmak deyimini kanat ve diğerkâmlık kavramlarının neresine oturtabiliriz.
Başka bir ifadeyle reklam, “talep oluşturma sanatı” olarak tanımlanır. Reklam, ele alınan mal ve hizmetleri hoşa giden taraflarıyla tanıtarak yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasına yardım etmek olarak da ifade edilmektedir. Bir ikna faaliyetidir reklam; ele aldığı mal ve hizmetleri hoşa giden tarafları ile tanıtır. Hoşa gitmeyen tarafları ise göz ardı ederek insanları aldatır. “Bizi aldatan bizden değildir” hadisi şerifini zikredip geçelim. Reklamın en aldatıcı taraflarından birisi de ambalajdır. Ambalajın, çok kuvvetli bir satış aleti olduğu da bir gerçektir. Görsel nesne olduğu için güzel; çekici ve etkileyici olması gerekir. Ambalaj bazen malın kendisinden daha pahalıya bile mal olmaktadır.
Reklamları sadece televizyonlardaki periyodik aralıklarla verilen reklamlar olarak görenler için en kolay iş reklamlar girdiğinde zaping yapmaktır. Ancak işin böyle olmadığını düşünüyorum. Konuştuğumuz her insan kendini bu dünyada öyle kaybetmiş ki reklamın iyisi kötüsü olmaz kabilinden kendini pazarlıyor. Bürokrasi aynı şekilde, hiç ilgi alanımızda olmamasına rağmen yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatmaktan büyük zevk alıyor. Böyle durumlarda nedense aklıma hep gelinlik çağındaki kızlarını öve öve bitiremeyen kokoş teyzeler gelir.
Politika arenasının reklam kanalından geçtiğini söylemeye bilmem gerek var mı? Sadece malumun ilamıdır, o kadar. Politika kelimesinin etimolojisine bakarsak bizim değerlerimizle hiç örtüşmediğini görürüz. Politikayla uğraşan ricalin de reklam araçlarıyla bizi ayartmaya çalıştığını söyleyiverelim.
Reklamcıların kullandığı bir cümle var. Bir ormanın derinliklerinde bir kuş ötmüş ve kimse kuşun sesini duymamışsa o kuş ötmemiş gibidir. Yani yapılan işin görünür ve duyulur olması gereğinden bahsediyorlar. Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek anlayışımızı hatırlatıp geçelim. Yardımların bile reklam unsuru olması ne kadar acı.
Akademik camianın televizyonlarda karşılaştığımız bazı örnekleri de kendilerini reklam aracılığıyla pazarlamak peşinde. Özetleyelim: Hepimiz reklamın bir köşesinden yakalamaya çalışıyoruz.
Reklamın yalandan ve aldatmacadan ibaret olduğunu yukarıda söylemiş miydim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder