Türkiyede
partiler siyasi partiler kanununa göre kurulur. Tüzüklerini bu çerçevede
hazırlarlar. Teorik olarak partiler birbirlerinden farklı değildir. Sağdan sola
bütün partiler en marjinaline kadar birbirinin aynısıdır diyebiliriz. Bu söylem
çok basit olarak görülebilir ve bu kadar basit bir bakışla politika hakkında
konuşmak bizi yanıltabilir. Ama bir açıdan böyledir.
Politik
hayatın içinde idealistlerin gördüğü gibi kesin sınırlar bulunmaz. Ya da şöyle
diyebiliriz. Bazı radikal müntesiplerin sandığı gibi politik kuruluşlar
birbirlerinden kesin renklerle ayrılmazlar. Çünkü bütün politik yapılanmalar
aynı kültürden beslenirler ve aralarında geçirgen olmayan bir cidar mevcut
değildir.
Eğer
düşünüldüğü gibi olsaydı; yani değişik görüşlere sahip kişiler başka yerlerde
olma durumuna sahip olmasaydı, propaganda çok anlamsız bir uğraş olurdu. Bu
anlamda propaganda politikanın karşıtlık, muhalefet olduğu kadar uzlaşma
olduğunun da bir göstergesidir. Ancak uzlaşmanın hangi boyutlarda ve hangi
istemlerde olduğu konusu ayrı bir inceleme alanıdır.
Bizde
partiler paylaşım organizasyonları olarak görülürler. Görünürde belirli
ideolojiler üzerine kurulmuş teşkilatlar olmasına karşın delegelerin, hatta
üyelerin dünyasından başlamak üzere birçok çıkarın üst üste yığılmasından,
zincirlenmesinden oluşan bir yapı görüntüsü verir. Partilerdeki totaliter yapı,
aşağıdan bakınca da itaatkar yapı bundan kaynaklanıyor.
Yukarıdaki
söylediklerimizin aksi olsaydı partiler iktidara gelmek için varoluş sebepleri
olan ideallerinden ödün vermezlerdi. Son yıllardaki iktidarları bu açıdan
incelemek çok önemlidir. Tek başına iktidar olanların bile halkın istediklerine
cevap verememesinin izahı zordur. Ya da bu izah zülfü yare dokunmak anlamına
gelir.
Bütün
politik akımları daha güçlü ve gelişmiş bir Türkiye özlemi içerisinde görmek
yanılgısı olmayan bir bakış açısıdır. Politik akımların sadık savunucularının
kendi hareketlerinden beklediği motivasyonu tam kendi kendine yeten ve dünya
konjüktüründe yerini almış bir Türkiye özleminin iktidar aşamasında dumura
uğradığının görülmesinin sebebi olarak politik akımların asıl varoluş sebebinin
çıkar kavgası ve menfaat bölüşmesi olduğudur.
Son günlerde
politikada oluşan dalgalanmalar bir diğer ifadeyle sath-ı mail politikanın
çıkar paylaşımı olduğunun kanıtı olarak algılanabilir. Siyaseti menfaatlerin
gerçekleşmesi için araç görenler siyasetin söylemlerini en katı taraftarları
olarak insafsızca kullanarak kendi hedeflerini gerçekleştirmede bir takiyye
aracı olarak görüyor.
Vasatın
egemenliği kaliteyi ve yeterliliği alt sıralara itmiştir. Kıvıran politikacı,
kaçıran tüccar, detone şarkıcı, cahil alim toplumun gözdesi haline gelmiştir. Böylece
avamî kültür bütün hayatımızı istila ederek yönetir ve yönlendirir oldu. Politika
bu yüzden kişisel bir paylaşım olmaktan öteye gidememiştir. Bunun sonucu olarak
kurumlar işlevsiz hale gelmiş, hatta kirliliğin odak noktaları olmuştur. Bunu
söylerken Türkiye siyasal tarihinin genel bir özetini yapmış oluyoruz.
Yönetim
kademesindeki insanların etrafını haleleyen ve kutsallaştıran çevre her zaman
kanunların kendi lehinde temayüz etmesini sağlamıştır. Kanunların geçerli fakat
hukukun geçerli olmadığı bir miras devraldığımızdan; politika erbabı her zaman
çıkarlarına uygun kanunu bulmuşlardır. Burada şunu da belirtmekte yarar var.
Politika yapan herkes bu cenderenin içinde olmamıştır fakat bu tür insanlar
azınlıkta kaldıklarından genel görüntünün fotoğrafı bu şekilde çekilmiştir.