7 Şubat 2020 Cuma

POLİTİKA ÜZERİNE DÜŞÜNMELER


Türkiyede partiler siyasi partiler kanununa göre kurulur. Tüzüklerini bu çerçevede hazırlarlar. Teorik olarak partiler birbirlerinden farklı değildir. Sağdan sola bütün partiler en marjinaline kadar birbirinin aynısıdır diyebiliriz. Bu söylem çok basit olarak görülebilir ve bu kadar basit bir bakışla politika hakkında konuşmak bizi yanıltabilir. Ama bir açıdan böyledir.

Politik hayatın içinde idealistlerin gördüğü gibi kesin sınırlar bulunmaz. Ya da şöyle diyebiliriz. Bazı radikal müntesiplerin sandığı gibi politik kuruluşlar birbirlerinden kesin renklerle ayrılmazlar. Çünkü bütün politik yapılanmalar aynı kültürden beslenirler ve aralarında geçirgen olmayan bir cidar mevcut değildir.

Eğer düşünüldüğü gibi olsaydı; yani değişik görüşlere sahip kişiler başka yerlerde olma durumuna sahip olmasaydı, propaganda çok anlamsız bir uğraş olurdu. Bu anlamda propaganda politikanın karşıtlık, muhalefet olduğu kadar uzlaşma olduğunun da bir göstergesidir. Ancak uzlaşmanın hangi boyutlarda ve hangi istemlerde olduğu konusu ayrı bir inceleme alanıdır.

Bizde partiler paylaşım organizasyonları olarak görülürler. Görünürde belirli ideolojiler üzerine kurulmuş teşkilatlar olmasına karşın delegelerin, hatta üyelerin dünyasından başlamak üzere birçok çıkarın üst üste yığılmasından, zincirlenmesinden oluşan bir yapı görüntüsü verir. Partilerdeki totaliter yapı, aşağıdan bakınca da itaatkar yapı bundan kaynaklanıyor.

Yukarıdaki söylediklerimizin aksi olsaydı partiler iktidara gelmek için varoluş sebepleri olan ideallerinden ödün vermezlerdi. Son yıllardaki iktidarları bu açıdan incelemek çok önemlidir. Tek başına iktidar olanların bile halkın istediklerine cevap verememesinin izahı zordur. Ya da bu izah zülfü yare dokunmak anlamına gelir.

Bütün politik akımları daha güçlü ve gelişmiş bir Türkiye özlemi içerisinde görmek yanılgısı olmayan bir bakış açısıdır. Politik akımların sadık savunucularının kendi hareketlerinden beklediği motivasyonu tam kendi kendine yeten ve dünya konjüktüründe yerini almış bir Türkiye özleminin iktidar aşamasında dumura uğradığının görülmesinin sebebi olarak politik akımların asıl varoluş sebebinin çıkar kavgası ve menfaat bölüşmesi olduğudur.

Son günlerde politikada oluşan dalgalanmalar bir diğer ifadeyle sath-ı mail politikanın çıkar paylaşımı olduğunun kanıtı olarak algılanabilir. Siyaseti menfaatlerin gerçekleşmesi için araç görenler siyasetin söylemlerini en katı taraftarları olarak insafsızca kullanarak kendi hedeflerini gerçekleştirmede bir takiyye aracı olarak görüyor.

Vasatın egemenliği kaliteyi ve yeterliliği alt sıralara itmiştir. Kıvıran politikacı, kaçıran tüccar, detone şarkıcı, cahil alim toplumun gözdesi haline gelmiştir. Böylece avamî kültür bütün hayatımızı istila ederek yönetir ve yönlendirir oldu. Politika bu yüzden kişisel bir paylaşım olmaktan öteye gidememiştir. Bunun sonucu olarak kurumlar işlevsiz hale gelmiş, hatta kirliliğin odak noktaları olmuştur. Bunu söylerken Türkiye siyasal tarihinin genel bir özetini yapmış oluyoruz.

Yönetim kademesindeki insanların etrafını haleleyen ve kutsallaştıran çevre her zaman kanunların kendi lehinde temayüz etmesini sağlamıştır. Kanunların geçerli fakat hukukun geçerli olmadığı bir miras devraldığımızdan; politika erbabı her zaman çıkarlarına uygun kanunu bulmuşlardır. Burada şunu da belirtmekte yarar var. Politika yapan herkes bu cenderenin içinde olmamıştır fakat bu tür insanlar azınlıkta kaldıklarından genel görüntünün fotoğrafı bu şekilde çekilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder