30 Aralık 2020 Çarşamba

KAFASI KARIŞIK YAZI

Görsel medya karşısında belirli bir süre zaman tüketmek günümüz insanının ayini ise oldukça ayinine bağlı insanlardan söz ediyoruz demektir. Bu yarı kutsal toplumsal ritüel kimseyi kaygılandırmıyor olabilir ancak sosyal bilimcilerin ve sosyologların incelemesi gereken bir konu. Modern bilimin nereye koyacağını bilemediği tuhaf bir durum. Medya bağımlılığı deyip geçiyoruz. Televizyonlarımızda tarihçi, ekonomist, sosyolog, yarı mühendis, yarı siyasetçi, yarı filozof olan ekran yüzlerimiz var. Her gün beynimize bir düğüm daha atıyorlar. Bilim, politika ve ekonomi arasındaki karmaşık ilişkileri bu hengame arasında anlayamıyoruz. Ya da şöyle diyelim gözümüzden kaçırılıyor.

Şöyle geriye doğru kısa bir yolculuk yaparsak nelerle uğraştığımızı hatırlarız. Ozon deliği ne oldu acaba, AIDIS, kuş gribi, domuz gribi, sars, ebola, zika virüsü… Son olarak Korona… Dünya Sağlık Örgütü başkanı böyle yaşamaya alışacağız diyor. Demek bundan sonra başka virüsler de yolda. Bunu söylemek kehanet değil.

Peki, biz dönelim divana uzanmış ekran karşısında pasif duran özneye. Subliminal mesajları ise konu dışı bırakıyorum. Bizim entelektüel sürecimiz çok kötü yapılanmıştır. Mevlana’nın fil metaforunu hatırlatıp geçelim. Ekranları işgal eden konuların incelenmedik tarafı kalmıyor, her gün yüzlerce uzman(!) görüş beyan ediyor. Eksik kalan olayların ve insanın bir ruhunun olduğudur.

Küresel firmaların –aktörlerin demek daha doğru olur- girişimleri kolektif, karmaşık hatta girift… Yapay zeka çalışmalarına yapay zekanın geldiği seviyeye hiç değinmeden bile nasıl bir ağ tarafından yakalandığımızı ve kendimizi kurtarmak için çırpınıp durduğumuzu bize ayan beyan aktaracak aydınlarımız olsa. Vahşi kapitalizmin ahtapot kolları; siyaset, bilim olabiliyor. Çoğunlukla karşımıza uzman, fenomen olarak çıkıyor.

Kapitalizm insanın emeğini sömürüden, insanın doğayı sömürüsüne oradan da insanın ruhunu sömürüye evrildiğini anlayamadık bile. Kapitalist batının dünyanın diğerini –onlara göre üçüncü dünya ülkeleri- fakirleştirerek, hatta ölüme terk ederek kendi halklarına huzur sağlama peşindedir. Batı ve Afrika insanlarının vücut kilo indekslerine ait veriler görsel olarak böyle düşündürmez mi bizi.

Sürekli kazanmaya kendini kodlamış batının kaybettiğini söyleyerek yazıdaki karamsarlığı dağıtalım. Yukarıda söylediğimiz insanın bir ruhunun, manevi tarafının olduğu gerçeği batı insanı için de geçerli. Hala insanlığın bir yerlerinde adalet, merhamet ve insaf kırıntıları var. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kapitalizm zulmü başkalarına yaptığını düşünüyor ama doğrusu kendisine yaptığı zulmün daha büyük olduğudur.

Bilimin yol gösterici olduğuna inanları ikna edecek kadar bilme sahip değilim. Şu kadarını söyleyeyim ki ahlaksız bilim, zulümden başka bir işe yaramıyor. İnsanlığı yine insanların bu tarafı kurtaracak: ahlak ve vicdan.

Bilgisayarın başına oturduğumda YILBAŞI yazısı yazmak istemiştim. Konuya giriş babında yazdıklarım sayfayı doldurdu. O konuyu birçok kişi medyada yazmıştır zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder