30 Aralık 2020 Çarşamba

DEDEM RAHMETLİ

Gündeme ait niçin yazmıyorsun, diye söyleyen birçok kişi ile karşılaştım.  Cevabım şu oluyor. Gündemi yazanlar çok. Televizyonları izlerseniz oradan zaten üzerimize gündem boca ediliyor. Bende kendi halimde takılıyorum…

Ben yine gündem dışı kalacağım; dedemden bahsedeceğim.

Dedem kendi halinde temel İslami bilgilere sahip bir köy imamıydı. Öyle cilt cilt kitaplara sahip değildi. Evde bir Kuranı Kerim, bir mızraklı ilmihal, birkaç tane de Osmanlı Türkçesiyle yazılmış kitap vardı. Hatırladığım, ya da şahit olduğum kadarıyla besmelesiz iş yapmazdı. Her gün okuduğu Kuranı Kerimi rafa kaldırırken bir mani söylemeyi ihmal etmezdi. Aklımda kalan bir tanesi: Yine kalktı gidiyor/ Yaylaların göçleri/ Nola ben olayıdım/ İçliğinin peşleri.

Dedem Kuran okur, her harfine iman ederdi. Arapça bilmezdi ama Kur’an’ın Allah (cc) kelamı olduğunu bilirdi. Astronomi bilgisi yoktu ama göklere, yıldızlara bakıp Yaradana olan bağlılığını pekiştirirdi. Kıt kanaat geçinirdi ama Hamdi, şükrü dilinden eksik etmezdi. İç güzelliği yüzüne yansımış, mazlum, masum, sessiz, sakin bir insandı. Mutmain bir kalbin çehresine aksetmiş o güzelliğini seyre doyamazdım ben.

Yemen derdi, Hicaz derdi, Kabe’nin hasretiyle yanıp tutuşurdu. Belki de Yemen ne yana düşer, Hicaz ne yana düşer bilmezdi. Ama günde beş vakit yönünü Kabe’ye dönmeyi ihmal etmezdi.

Derin bir tarih bilgisinin olduğunu zannetmiyorum ama Urumların ve Urusların düşmanımız olduğunu söylerdi. Domuzdan post, gavurdan dost olmaz derdi. Dostu düşmanı bilirdi. Yediği ekmeğe ihanet etmezdi.

Ne Hanya’yı bilirdi ne de Konya’ya gitmişti ama birini tekdir ederken; sana Hanya’yı Konya’yı gösteririm derdi. Edepsize nasıl davranılacağını bilirdi. Daha doğrusu kime nasıl davranacağını çok iyi bilirdi.

Dedem elbette Erzurumlu Emrah ile Ercişli Emrah konusunda bilgili değildi fakat Emrah’tan deyişler okurdu. Dinlemeye doyamazdınız.

Yunus Emre nerelidir, kaç Yunus vardır, bilmezdi. Ama Yunustan ilahiler okuyarak yavru kuş gibi pırpır eden yüreklerimizi ihya ederdi.

Meteoroloji bilgisi yoktu elbette ama bulutlara bakar yağmur yağar mı yağmaz mı tahmin ederdi. Yağmur bulutlarını tanırdı. Asla yağmur demez, rahmet yağıyor derdi. Yağmur onun için rahmetti, bereketti.

Harita bilgisi yoktu ama dağları karış karış bilirdi. Sınır nedir bilmezdi ama vatan nedir bilirdi.

Anatomi bilgisi yoktu elbette. Anatomi diye bir kelime zinhar duymamıştı. Ama insanı iyi tanırdı. Bir insanın yüzüne baktı mı yüzünden karekterini okurdu. Kim helal süt emmiş, kimin sütü bozuk bilirdi.

Yer yatağında yatardı, yırtık pantolon giyerdi. Tahta iskemlede otururdu. Koltuk, karyola nedir bilmezdi… Dedem hamd etmeyi bilirdi, şükretmeyi bilirdi, kanaat nedir bilirdi… Bunlar ona yeterdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder