Gündeme ait niçin yazmıyorsun, diye söyleyen birçok kişi ile karşılaştım. Cevabım şu oluyor. Gündemi yazanlar çok. Televizyonları izlerseniz oradan zaten üzerimize gündem boca ediliyor. Bende kendi halimde takılıyorum…
Ben
yine gündem dışı kalacağım; dedemden bahsedeceğim.
Dedem
kendi halinde temel İslami bilgilere sahip bir köy imamıydı. Öyle cilt cilt
kitaplara sahip değildi. Evde bir Kuranı Kerim, bir mızraklı ilmihal, birkaç
tane de Osmanlı Türkçesiyle yazılmış kitap vardı. Hatırladığım, ya da şahit
olduğum kadarıyla besmelesiz iş yapmazdı. Her gün okuduğu Kuranı Kerimi rafa
kaldırırken bir mani söylemeyi ihmal etmezdi. Aklımda kalan bir tanesi: Yine
kalktı gidiyor/ Yaylaların göçleri/ Nola ben olayıdım/ İçliğinin peşleri.
Dedem
Kuran okur, her harfine iman ederdi. Arapça bilmezdi ama Kur’an’ın Allah (cc)
kelamı olduğunu bilirdi. Astronomi bilgisi yoktu ama göklere, yıldızlara bakıp
Yaradana olan bağlılığını pekiştirirdi. Kıt kanaat geçinirdi ama Hamdi, şükrü
dilinden eksik etmezdi. İç güzelliği yüzüne yansımış, mazlum, masum, sessiz,
sakin bir insandı. Mutmain bir kalbin çehresine aksetmiş o güzelliğini seyre
doyamazdım ben.
Yemen
derdi, Hicaz derdi, Kabe’nin hasretiyle yanıp tutuşurdu. Belki de Yemen ne yana
düşer, Hicaz ne yana düşer bilmezdi. Ama günde beş vakit yönünü Kabe’ye dönmeyi
ihmal etmezdi.
Derin
bir tarih bilgisinin olduğunu zannetmiyorum ama Urumların ve Urusların
düşmanımız olduğunu söylerdi. Domuzdan post, gavurdan dost olmaz derdi. Dostu
düşmanı bilirdi. Yediği ekmeğe ihanet etmezdi.
Ne
Hanya’yı bilirdi ne de Konya’ya gitmişti ama birini tekdir ederken; sana
Hanya’yı Konya’yı gösteririm derdi. Edepsize nasıl davranılacağını bilirdi. Daha
doğrusu kime nasıl davranacağını çok iyi bilirdi.
Dedem
elbette Erzurumlu Emrah ile Ercişli Emrah konusunda bilgili değildi fakat
Emrah’tan deyişler okurdu. Dinlemeye doyamazdınız.
Yunus
Emre nerelidir, kaç Yunus vardır, bilmezdi. Ama Yunustan ilahiler okuyarak
yavru kuş gibi pırpır eden yüreklerimizi ihya ederdi.
Meteoroloji
bilgisi yoktu elbette ama bulutlara bakar yağmur yağar mı yağmaz mı tahmin
ederdi. Yağmur bulutlarını tanırdı. Asla yağmur demez, rahmet yağıyor derdi.
Yağmur onun için rahmetti, bereketti.
Harita
bilgisi yoktu ama dağları karış karış bilirdi. Sınır nedir bilmezdi ama vatan
nedir bilirdi.
Anatomi
bilgisi yoktu elbette. Anatomi diye bir kelime zinhar duymamıştı. Ama insanı
iyi tanırdı. Bir insanın yüzüne baktı mı yüzünden karekterini okurdu. Kim helal
süt emmiş, kimin sütü bozuk bilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder