Modern dünya sözcükleri putlaştırmıştır; eşitlik kelimesi de bunlardan birisidir. Demokrasi havarilerinin bu putlaşmış sözcüklerle toplum üzerinde bıraktığı etki hipnotizmacıların telkinine benzer bir etki şeklindedir. İttihat ve terakkinin ortaya attığı hürriyet-musavat-uhuvvet (hürriyet-eşitlik-kardeşlik) toplumun büyük kesiminde yankı bulmuş fakat doğru anlaşılamamış. Modern dünyanın bize yutturduğu bir aldatmacadır eşitlik. Herhangi bir göreve gelmeyi eşitliğin gereği sayan entelektüel düşünceden yoksun anlayış ortaya çıkınca bu konuda karmaşa oluştu. İnsanların kişilik farklarını dikkate almayan bu anlayış eşitlik denilen sözde bir şeyi ilke haline getirerek toplumu yanılttı.
Demokratik düşüncenin temeli bireylerin
eşitliği üzerine kurulmuştur. İnsanlar arasındaki farklılıkların pratikte
ortadan kaldırılması mümkün değildir. İnsanlar sayısal olarak eşittirler fakat
kişilikleri bakımından eşit olamazlar. Bu manada eşitlik erdemliyi kitleye feda
etmenin dolambaçlı yoludur. Bu anlayışta en önemli toplumsal üstünlük maddeyle
belirlendiğinden niceliksel üstünlük hem fark edilebilir olmakta böylece eşitlik
anlamını yitirmektedir. Böyle olunca eşitlik fikrinin böyle bir yapıda
tutarsızlaşması kaçınılmaz olur.
Tektip insan yetiştirip niteliğin
niceliğe feda edildiği bir ortam eşitlik aldatmacasıyla doğru gibi gösteriliyor.
Bu eşitlik teranesiyle herkesin okumasını mecburi hale getiren eğitim sistemi adaletsizliğin
hüküm sürdüğü kargaşa alanını kamufle etmektedir. Eşitlik denilen şey toplum
üzerinde duygusal bir tepki oluşturarak kendilerine sahte bir yer edindirir.
Kendilerini eşit zannedenler görünmeyen güçler tarafından yönlendirilerek
yönetilir.
Eşitlikten anlaşılan şeyin her kişinin
her makama talip olması anlaşıldığından daha doğrusu demokrasinin anlayışı bu
olduğundan aynı insan sanki yeteneklerini istediği zaman değiştirme imkânına
sahipmiş gibi her makama talip olmaktadır. Yaşadığımız uzmanlaşma çağında bunun
mahzurlarını bugünkü bürokraside görmemiz mümkündür. Bunun demokrasiye iman
edenler için yadırganacak bir tarafı yoktur. Halbuki yetenek (istidat)
dediğimiz şey bir üstünlüktür ve her insana eşit olarak verilmemiştir. Cümleyi
şöyle yumuşatabiliriz; en azından nisbi bir üstünlüktür.
Modern dünyayı dizayn edenlerin büyük
ustalığı burada kendini gösterir. Eşitlik gibi bir kelimenin cazibesini
kullanarak toplumu ifsad etmek. Eşitliği sayısal olarak kabul eden bu anlayışta
erdeme yer yoktur. Çünkü eşit olduğunu zanneden halk böylece pohpohlanmaktadır.
Bu yanılgıyı sağlamlaştırmak için kamuya oy hakkı verilmesi de aldatmacadır. Bu
da değişik manipülasyonlarla yönlendirilmektedir; fakat burası şu anki konunun
dışındadır.
Sonucu istedikleri şekilde almak için
araçları ellerinde tutanlar halkın kanaatlerini kolayca yönlendirebilirler. Medyanın
geldiği son durum bunu bize göstermekte. Aslında görünür olan yönlendiricilerin
(Basın-yayın-medya) arkasında görünmeyen yönlendiriciler vardır. Özgür
irademizle karar verdiğimizi düşünüyor olsak bile gerçeğin böyle olmadığı gayet
sarihtir.
Toplumun çoğunluğu
materyalist düşünce üzerine eğitildiklerinden bunun dışındaki düşünceler üretim
hatası olarak kabul ediliyor; ya da yolunu şaşırmış fikirler olarak
algılanıyor. Pozitivizt bilimin oluşturduğu toplumda bireylerin en rahatsız
edici yönü, kendine karşı aşırı güveni ya da alçakgönüllülükten yoksun
olmasıdır. Bu durum üretilmiş bütün kavramaların doğru olduğu vehmine kapı
aralıyor.