İnsan, Allah’ın en nadide, en
değerli eseridir. Bir eseri önemsemeyen o eserin sanatkârını da önemsemez. Dücane
Cündioğlu “Hazreti İnsan” tamlamasını kullanıyor. Kullandığım başlık ona ait.
Her insan doğuşta melek gibi
tertemiz yaratılmıştır. İnsan, “eşref-i mahlûkat” yani yaratılmışların en
şereflisi. Bu yüzden ihtirama layık, hürmete layık… Ne devlet, ne kamu, ne bir
kurum, ne mescid, ne de dünya ve içindekiler, hiçbir şey insandan daha değerli
değil. Peki insanın değeri ne kadar? İnsanın değeri nedir? sorusuna Hz
Mevlana'nın verdiği cevap kısa ama çok derindir: Aradığı Şeydir. Yunus Emre ise
bunu bir dörtlükte dile getirmiş:
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gör
Yaratandan ötürü
Bütün bunlar “araç” yani “aracı”
insan ise “amaç”tır. İnsanın iki cihanda da mutlu edilmesidir gaye. Bütün
âlemin yaratılış sebebi ise insan. Yüce Allah'ın kâinattaki en büyük sanat
eseri, "İnsan"dır. Yüce Yaratan'a saygı duymanın yolu "O"nun
en büyük, en değerli eseri, en büyük sanat harikası olan "İnsan"a
değer vermek, saygı duymak ve onu korumaktan geçer.
Hiçbir sanatçı eserlerinin
hırpalanmasını, tahrip edilmesini ve kirletilmesini istemez. Bir şekilde
olumsuzluklara bulaşmış insanları o olumsuzluklardan kurtarmak bu yüzden Allah
katında değerli. Zira Allah’ın en değerli sanat eseri insan.
Gönül Çalab'ın tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise
Diyor Yunus Emre. Bu yüzden gönül
yıkmak Kabe’yi yıkmaktan daha şedid görülmüştür. “Topraktan yaratılmış olan
bedenimiz, aşk sâyesinde göklere yükseldi, ulvîlik kazandı.” diyor Mevlana.
İnsanın bedeni, turâbîdir; yani
toprağa mensuptur. Bu vasfı itibariyle diğer mahlûkattan farkı yoktur. Bütün
canlılar gibi o da topraktan yaratılmıştır; toprağın bitirdiği gıdalarla
beslenir ve sonuç olarak yine toprağa dönüp orada fena bulur. Ayet-i Kerimede,
“Ona ruhumdan (kudretimden) üflediğim zaman…” (el-Hicr, 29; es-Sâd, 72)
buyrulmaktadır Cenâb-ı Hak, kendisine doğru yücelebilmesi için kuluna birtakım
kabiliyetler lütfetmiştir. Nefsi, beşerî zaafları bertaraf ederek kemal yoluna
girenler, ilâhî vuslata doğru mesafeler katetmeye başlar. İşte Dücane
Cündioğlunun Hazreti İnsan diye isimlendirdiği insan budur. Yani, İnsanı kâmil.
İnsan, Allah'ın yeryüzünde halifesi
olan, O'nun bütün isim ve sıfatlarına mazhar olan kişiye denmektedir. O, Allah
ile âlem arasındadır. İslam tasavvufunda dile getirilen şu bakış açısı insana
bakışımızın özeti olmalı: Âlem önce rûhsuz bir karaltı şeklindeydi, cilasız bir
aynaydı. Bu aynayı cilalamak için Allah insanı yarattı. Böylece bu aynanın
cilası ve rûhu olmuştur. Âlem bir ayna gibidir, o bu aynanın cilasıdır.
İnsan, bu dünyaya teşrif eden son
varlıktır. Ama dünyanın en değerli varlığıdır. Bu yüzden hazreti İnsana karşı çok nazik,
çok müşfik, çok hürmetkâr davranmak gerekiyor. Çünkü insana hürmet sahibine
hürmet etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder