İnsan eşref-i mahlûkat; yani
yaratılmışların en şereflisi. Bu şeref insanoğluna Allahu Teâlâ tarafından
verilmiş. Bu şerefin verilmesi aşağıdaki özellikler dolayısıyladır. İnsanın Allah’ın
yeryüzündeki halifesi olması, her şeyin insan için yaratılmış olması, kendisine
Allah’ın ruhundan üflenmiş olması, irade sahibi olması, emaneti yüklenmiş
olması
Kuranda “emanet” kelimesi,
yeryüzünde insana verilen “hilafet” görevi yerine kullanılmıştır. Allahu
Teala insanı üstün vasıflarla donatmıştır. Bu vasıfların başında akıl geliyor. Bu
özellik sayesinde her bir insan orijinaldir ve tektir.
İnsanın eşrefi mahlûkat olmasını
gerekli kılan özellikleri var. Alllahu Teâlâ insanı diğer canlılardan ayıran
bazı vasıflarla donatmış. Aklî ve ruhî yönden yükselebilme özelliği sadece
insanlara özgü bir özellik. Aklı olmayana mükellefiyet de vermiyor Cenabı Hakk.
İnsanoğlu aklı sayesinde;
Doğruyu yanlıştan ayırdetme
özelliğine sahiptir ki biz buna ilim diyoruz.
Düşünme özelliğine sahiptir ki bu
vasıf ilim içerisinde bir dal olan felsefeyi ortaya koyar.
Geçmişini bilme özelliğine
sahiptir ki bununla tarihi oluşturur.
Faydalı ile zararlıyı ayırdetme
özelliğine sahiptir ki bu özellik ekonominin oluşmasını sağlamıştır.
Adalet ve zulmü ayırdetme
özelliğine sahiptir ki bu özellik sayesinde hukuk meydana gelmiştir.
İyiyi kötüden ayırdetme
özelliğine sahip olması ahlak ilmini ortaya çıkarmıştır.
Güzel ile çirkini ayırdetme
özelliği sayesinde de sanatı ortaya koyar.
İnsanoğlunun bunların farkında
olması insanlık görevini anlaması ve yerine getirmesi anlamını taşımaz.
İnsanoğlu kendi iradesi (iradeyi cüziyye) ile bunları seçebilir. Ancak bu
seçimlerin sonucunun her zaman hakk olduğu söylenemez.
Hak şarta bağlı olmaksızın her
zaman doğru olan şeye denir. Onun için doğrudan yana olmakla haktan yana olmak
farklı şeylerdir. Doğrular zaman ve mekânla değişiklik gösterebildiği halde hak
yani gerçek hiçbir zaman ve zeminde değişmez. İnsan olmanın en önemli şartı da
haktan yana olmaktır.
Allah’ın insanı değerli
kılmasının bir boyutu da ona irade vermesi ve bu iradesini kullanması konusunda
serbest bırakmasıdır. ''Allah insanı en güzel bir biçimde yarattı, ona hür
irade verdi ve insan bu hür iradesiyle bu güzelliğini ya iyi ve güzel işler
yaparak kâmil insana dönüştürür ya da kötü ve çirkin işler yaparak canlıların
en aşağı mertebesi olan mahlûkata düşürür'' gerçeğini akıldan çıkarmamak
gerekir.
Müslüman “iyi insan” demektir.
İyi bir insanda bulunması gereken bütün vasıflar onda vardır, olmalıdır.
Buna göre Müslüman, elinden, dilinden kimseye asla zarar gelmeyen
insandır; kimseyi incitmez, gönlünü kırmaz.
Allah hayatın merkezine insanı
aldı ve her şeyi onun için, ona göre yarattı. İnsanın olmadığı yerde kıyamet
olacaktır. İyi insanı arıyor ve bulamıyorsak kıyametin ortasındayız demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder