İlim, hayatın istikametini
Rabbani hakikat bilgisi olan vahiyle belirlemek ve hayatı vahyin öngördüğü
istikamet üzere yaşamaya koyulmaktır.
İslami ilim dallarında uzmanlaşan
ve Müslüman topluma faydalı olacak âlimlerin olması kaçınılmazdır. Ancak burada
ölçü, ilimle iştigal eden insanların ilmin kaynağı değil taşıyıcısı olduğu
gerçeğini unutmamaktır. Dolayısıyla ilimde uzmanlaşan insanlardan
faydalanırken, onları hakikatin mutlak temsilcisi olarak görme yanlışına
düşmemek ve onların işaret ettiği deliller üzerinde yoğunlaşmak gerekmektedir.
Kur’anda ilk inen ayetler okumaya
vurgu yapar. Kalemle yazmak ve öğrenmek Mekke’de
nazil olan ayetlerde Müslüman insanın inşası için gerekli altyapıyı oluşturan
argümanlar. Kuran Müslümanları ilme teşvik etti. Tabii ki, Kur'an'ın ilimden
kastı bilgi hamalı olmak değil. Âlim olmak ise her şeyi bilmek olarak kabul
edilmiyor. Kur'an dilinde ilim, vahye dayalı hakikat öğretisi; âlim ise,
zihnini ve kalbini bu öğretiye açarak iman ve amel bütünlüğünde onun
tanıklığını yapmaya koyulan kimsedir.
Kuran İslam öncesi Arap toplumunu
Cahiliyye olarak isimlendirirken aynı bakış açısıyla olaya yaklaşmıştır. Kur'an'da,
Kitab'ın bilgisine sahip olup da onunla amel etmeyen kimseler için kullandığı
"kitap yüklü eşek" nitelemesi (Cuma, 5), İslam açısından, kitabın
gereğinin yerine getirilmesi zorunluluğunun çok çarpıcı bir ifadesi.
Kısacası ilk müslümanların
hayatında "bilmek" hayatlarında bir şeyleri değiştirmek için bir
vesiledir. İbnu Abbasın “biz Kurandan on ayet okur onu hayatımıza tatbik eder,
sonra on ayet daha okurduk” sözü bu anlayışın nasıl içselleştirildiğini
göstermesi bakımından önemlidir.
Kur'anî bağlamda, ilim Allahı
tanımak ve insan hayatını iyiye yöneltmek bağlamından koparılıp veri depolama
unsuru haline getirildiğinde sahibini kibirli yapmakta, bir büyüklenme aracına
dönüşebilmektedir.
İlmin entelektüel bir tarafı
vardır. Kendisini görünür yapar. Ancak bilgi üzerinden kendini pazarlamak, bilgiyi başkaları üzerinde bir silah olarak,
bir üstünlük ve hatta giderek bir hegemonya aracı olarak kullanma eğilimini
beraberinde getirmektedir. Günümüzde medya üzerinden kitlelere seslenme
imkânına sahip olan bazı kişilerin, ne yazık ki dinleyenleri üzerinde bu tür
bir etki bıraktıklarını düşünmekteyim.
Bilgi sahibi olan ve bunu da her
fırsatta insanlara hissettiren ve fakat bilgisiyle ve hatta zaman zaman
söylemiyle istikameti arasında ciddi farklılıklar görülen kimselerin ilmin
gayesinin değişmesi algısında katkıları bulunmaktadır. İlmin istikamet
belirlemek için bir araç olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
İlim malumat yığını olmaktan
çıkarılıp hayat rotasını belirleyen bir argüman olmuyorsa vahyin değer
ölçüsünde bunların kıymeti yok. Yunus Emre’nin ilim konusuna yaklaşımı bu
ölçüler içerisinde değerlendirilebilir.
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
İlmi bir tahakküm vasıtası olarak bize karşı kullanan entel kimselere karşı
durabilmek için Kur'anî donanıma sahip olmamız gerekir. Ancak böylece
birilerinin bilgi fetişizmi yoluyla bizim idrakimiz üzerinde iktidar kurmaya
kalkışmasına engel olabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder