13 Ocak 2017 Cuma

MODERN SEKÜLER ANLAYIŞ

 

Bireyselleşme çağımızın hastalığı. Sekülerleşmenin desteklediği bireyselleşme ve egoizm insanı yalnızlaştırdı. Her bireyin kendisini merkeze koyduğu, başka insanların hedefe ulaşmak için araç görüldüğü bir dünya üretildi. Bu yeni dünyada savaşlar daha kanlı ve acımasız, insan kendi kaderiyle baş başa bırakılmış.
Modern dünyanın temelleri böyle çarpık anlayışlar üzerine kurulu. Ekonomide, sanatta, politikada güce tapan ve gücü elde etmek için kıyasıya mücadele eden nefsini putlaştıran bir insan tipi inşa edildi.
Değişen metalaşan bu dünyada mutluluk, para kazanmak; huzur, para ile ulaşılan rahat hayat; başarı, insanlara tahakküm edecek bir statü elde etmek; hakikat ise sosyal hayatta saygı görebildiğin en yüksek makam olarak kabul görüyor. Artık mutluluk, huzur, başarı, hakikat gibi kavramlar değişik şekillerde anlaşılmaya başlandı.
İsmet Özel bu yeni hayat tarzını şöyle anlatır: “Ancak bu dinin iki ana mezhebi vardır. Birincisi, teknik gelişmeye, dolayısıyla makineye taparken, ikinci mezhep, bu gelişmeyi sağladığı gerekçesiyle insan aklının işleyişine tapmaktadır.” (Üç Zor Mesele, İsmet Özel, s.80)
Modern dünyanın tüketime dayalı seküler hayatına entegre edilen bireylerin oluşturduğu toplumlarda hayat tarzı da hızla değişti. Güce ortak olma, pastadan hisse edinme, daha müreffeh bir hayat mütedeyyin insanların da putları haline geldi. Modern hayatın unsurları islami kılıflarla sunulmaya ve içselleştirilmeye başlandığı bir anlayış hayata hâkim oldu.
Manevi değerlerin bile paraya tahvil edildiği bir anlayış hepimizi esir aldı. Seküler dünyanın ve modern dinlerin davranış kalıplarını benimseyen “mütedeyyin” insanlar tüketim ekonomisinin çılgın güruhunu oluşturmakta. Tüketime endekslenen insan kendinden başkasını görememekte, fakire, garibe ayıracak vakit bulamamakta.
Kısacası modern hayat, en çok madde karşısında eğilmeyecek, maddiyata tapmayacak olan müslümanlara zarar verdi. Kanaat, israf, diğerkâm olmak, infak, meveddet, karz-ı hasen gibi kelimeler lügatimizden çıkarıldı. Modern hayatın dışında bir hayat yaşanılamayacağı ön kabulü bilinçaltımıza öyle yerleşti ki cepheyi ilk olarak “bir lokma, bir hırka” hayat felsefesine sahip insanlarımız terk etti.
Modernleşme ile kullanıma giren bir kelime olan “sekülerleşme“ giderek yaygınlık kazanmakta. Bazı kesimlerde sekülerleşme aynı zamanda dinin kamusal alanda dışlanmasına yönelik bir manivela olarak algılanmaktadır. Farklı kültürler, farklı örfler ve farklı dini gelenekler modern zamanlarda kendilerine özel sekülerleşme biçimleri ürettiler.

Müslümanlar son zamanda emr-i vaki şeklinde karşı karşıya bırakıldıkları bu yeni durumu derin kültürel bağlarından kopmadan evrensel sorunları göz önünde tutarak aşabilirler. Mevlana’nın pergel metaforuna atıf yaparak bitirmek istiyorum. Ayakları yere sağlam basan, bir ayağı ait olduğu medeniyetin, daha doğrusu Kuranî değerlerin üzerinde olan diğer ayağının o eksende dolaştığı pergel olmayı beceremeyen, modern dünyanın saldırıları karşısında yenik düşmüş bireyler olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz.  Hâlbuki asıl maksadın emrolunan şekilde yaşamak olduğunu hepimiz bilgi olarak biliyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder