Kitap okuma oranı düşse de belli
bir kesim için kitap tutkusu hala devam ediyor. Belki kitap okumada kemiyet
azalmış olsa bile, keyfiyetin arttığı inkâr edilemez. Çünkü birçok bilinçli
kitap okuyucusu, okuduklarını yazıyla kalıcılaştırdı ve geleceğe yeni
pencereler açtı. Ancak; kitabın hayatımızdan yavaş yavaş çekilmeye başladığını
da itiraf etmek gerekir. Çünkü istatistikler de gösteriyor ki, kitap okuma
oranımız çok düşük. Kitap-kahvehane sayısı yan yana geldiğinde hal-i pür
melalimiz kendiliğinden ortay çıkıyor zaten. Ülkemizde her doksan beş kişiye
bir kahvehane, her altmışbeş bin kişiye bir kütüphane düşüyor.
Gençliğin büyük bir kesiminin
ilgi odağı, eğlence, internet, medya, v.s. Bu nedenledir ki, yaşadığımız
toplumda yapılan tartışmalar ve oluşturulan gündemler de verimli olmuyor.
Okumadaki verimlilik, hiçbir zaman okunan kitap sayfasıyla orantılı değildir.
Yani çok kitap okumak, her zaman için faydalı olmayabilir. Bu anlamda Alman
düşünür Schopenhauer’in düşüncelerine katılmamak elde değil: “...okurken bir
başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle
yetiniriz...” Ama toplum olarak, kitap okuma konusunda öyle bir noktaya gelindi
ki; kitap okuma yöntemini tartışmak bile lüks oldu. Çünkü yeter ki kitap
okunsun, mahiyeti önemli değil, deyivermeye başladık.
Geçmişten tecrübeyle daha verimli
okumalar yapabileceğimizi düşündüm. En başta kendimizi yeni bir okumaya tabi
tutarak kitabın hayatımızın ortasında yer almasını sağlamalıyız. Bütün kitaplar
bir kitabı daha iyi anlamak için okunmalı, hayat kitabını, Allahın kitabını.
Yoksa okumak için okumak, boşa uğraştır, zaman harcamadır. Zaman bize verilmiş
en kıymetli hazinedir, boşa harcamamalı.
Son zamanlarda okumak üzerine söz
söyleyenler okumamızı öneriyor fakat neyi okumamız gerektiğini söylemiyor.
Öğrencilerimizin yaz tatiline hazırlandığı şu günlerde yazın yapacağımız okuma
denemeleri için öneriler sunacağım. Binlerce, milyonlarca eser var. Ben bu kadar
eser arasından hangilerini okuyacağımıza dair bir liste vermeyeceğim; fakat
hangi tür kitapları okumamamız gerekir onu söyleyeceğim.
• Kişisel gelişim kitaplarından
uzak durun. Çünkü bu kitaplar insanı bencilliğe sürükleyen, içi boş
kitaplardır. Tamamen piyasa yapmaya yöneliktir.
• Tarihi romanlardan uzak durun.
Tarih romanlardan öğrenilmez. Boşa zaman harcamış olursunuz.
• Üzerinde şu kadar baskı yaptı,
şu kadar sattı yazan kitapların tarafına asla bakmayın. Sizi bir kandırmacanın
içine çekecektir, uyanık olun.
• Sayfa sayısı kabarık set
halindeki romanlardan uzak durun. Keçiboynuzu tüketmeye benzer bunları okumak.
• Falan kitabın yazarından
diyerek başka bir kitabı referans gösteren kitaplara boşuna para vermeyin.
• Üzerinde “beğenmezsen iade
garantisi” gibi ifadeler yazan kitaplar asla beğenilesi kitaplar değildir,
paranızı israf etmeyin.
• Yaşı kırkı geçmemiş ve onlarca
eser veren “bütün eserleri” ibaresini taşıyan yazarların kitaplarına gülüp
geçin.
• İsminde “hızlı”,
“hızlandırılmış”, “teknik”, “yöntem”, “beş saatte”, “on günde” kelimeleri olan
kitaplar çakmadır, iltifat etmeyin.
• Meşhurları anlatmaya kalkan
romanları almayın, okumayın; onun yerine o kişinin kendi eserini okuyun. Mesela
Mevlana’yı anlatan roman okumak yerine Mesnevi’sini, Divan-ı Kebiri’ni, Fih-i
Mafih’ini okuyun.
• Mütercimi, yayın evi belli
olmayan kitaplar çakmadır, asla elinize almayın.
• Popülerleşmiş ve iki ayda bir
kitap çıkaran yazarların eserlerinden uzak durun. Artık o kitaplar para kazanma
aracıdır. Alet olmayın.
• Akademik kitaplar herkes için
yazılan kitaplar değildir, alıcısı ve okuyucusu farklıdır. Özellikle akademik
kaygılarla yazılanlardan uzak durun.
Okumak erdem değil okuduğunu
anlamak erdemdir. Anlamadan okumaya, anlamsız şeyleri okumaya zaman harcayarak
hayatınızı heba etmiş olursunuz. Son olarak Peygamberimizin (sav) bir hadisi
şerifini aktaralım:
“Faydasız ilimden Allah’a
sığınırım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder