Ne ağlayalım ne gülelim, sadece
anlamaya çalışalım diyor düşünür. İnsanoğlu dışında hiçbir varlığa verilmeyen
düşünce hasletidir insanı değerli kılan. Buna rağmen insanoğlunun en az
kullandığı hasletlerinden biri düşünme. Düşünmeden kolaycılığa kaçarak ön
yargıyla davranma hastalığımız iyileşme bilmeyen bir hastalık.
Doğu, özelikle Ortadoğu
toplumlarında önyargılar, peşin hükümler daha çok tedavüldedir. Halktan
entelektüel kesime doğru gidildikçe önyargı yüzdesinin inişe geçen bir grafik
çizmesi gerekirken bizde sürekli yükselen bir grafik çizdiği görülür.
Gazetecilerimiz, yazarlarımız, siyasilerimiz hemen hemen her konuda peşin hüküm
sahibi olduklarından toplumun üst kesimlerinde, fikir ayrılığı makası oldukça
açıktır.
“Önyargıları parçalamak, atomu
parçalamaktan zordur.” diyor Albert Einstein. Düşünmenin önündeki en büyük
engel önyargılardır. Hayatımız boyunca çeşitli önyargılara kapılırız ister
istemez. Kimimiz memleketinden dolayı, kimimiz ırkından, kimimiz dini
inancından ya da mezhebinden, siyasi görüşünden dolayı, insanlar hakkında
sağlam bir bilgiye sahip olmadan, kendi kafamızda bir şablon oluştururuz ve bu
kalıba sokarız onları. Zihnimizdeki şablona göre, o insanlarla olan bakışımız
şekillenir. Topluluklarda önyargının ya da yüzeysel düşünmenin tedavisi yoktur.
Aslında bizi içten içe kemiren, huzursuz kılan da bu düşünme şeklidir.
Önyargı düşünmeden kolaycılığa
kaçmaktır. Düşünmek bir entelektüel fantezisi değil; hakikati arama
ameliyesidir. Kişinin hayatını anlamlı kılan, onun hayatla ilgili düşünme
biçimidir. İnsanın hayatını, diğer varlıklardan farklı kılan da yine bu düşünme
fiilidir. Hakikatin kendisi önemlidir, varoluşun gayesidir. Hakikati anlamak
için gösterilen çaba, sarfedilen efor hürmete layıktır. Kuranı Kerimde sık sık
hatırlatılan akletme, tefekkür, tefekkuh, tezekkür, tedebbür kelimeleri
düşünmenin çeşitli boyutlarını bize hatırlatmakta. Düşünme hem ulvi hem de
insani bir haslet.
Bizim, toplum olarak kayıplarımız
arasında olan düşünce zenginliği ve düşünce derinliğidir. Düşünmeyi melankoliye
eşitleyen bir zihnin ürettiği şu cümle bizi anlatmaya yeter: “Karadenizde
gemilerin mi battı.” Bu cümle düşünmemiz için maddi bir kaybın olması
gerektiğine dair bir anlayışı iltizam ediyor. Düşünce eylemi maddi kayıp için
değil; manevi kazanç için yapılır.
Okumak bir düşünce faaliyetidir.
Okumayan bir toplum olduğumuzu söylerken aynı zamanda düşünmeyen bir toplum
olduğumuzu da söylemek istiyoruz. Günübirlik yaşamak, güncelin dayatmalarına
açık hale gelmek düşünmenin önündeki en büyük engel. Bilim ve sanat, edebiyat
ve felsefe, fıkıh ve filoloji, kısaca bilgi olarak nitelendirebileceğimiz her
şey aklın, dolayısıyla düşünmenin ürünü.
Düşünce, dış dünyanın insan
zihnine yansımasıdır. Düşünme aklı değerli kılan bir faaliyettir.
"Düşünüyorsam, o halde varım." diyor Descartes. "Düşünüyorsam,
varım" diyen filozof, aslında düşünemiyorsam, insan olarak yokum, demek
istiyor. Düşünce hayatın ruhudur. Ruhsuz bir canlının yaşaması nasıl imkânsız
ise, düşünceden yoksun bir hayatın varlığı imkânsızdır. Tefekkürü olmayan
insan, Kuranın ifadesiyle hayvandan farksızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder