Düşüncenin taşıyıcısı dildir.
Kültürün taşıyıcısı da dildir hakeza… Dil Medeniyet inşasında en önemli yapı
taşıdır. Dilimizde son bir asırdır meydana gelen yozlaşma millet olma
bilincimizi erozyona uğratan en büyük etken.
Milletlerin maddi ve manevi
yaşayış düzeyi, dilinin düzen ve yetkinliğiyle doğru orantılıdır. Bir milletin
dil gururu, gelişmiş ve kültür, bilim, eğitim, sanat alanlarında
kullanılmasıyla sağlanabilir. Dil bilinci vahdeti sağlayan bilinçlerin başında
gelir. Bizim bugün için böyle bir bilince sahip olduğumuzu söylemek güçtür.
Atalarının yazdığını okuyamayan
nesillerin tarihle olan bağlantıları kesilir. Anadilinin imkânlarını iyice
bilmeyen nesiller edebiyat üretemezler. Bu tür toplumların siyasal, kültürel, ekonomik
bağımsızlıklarını uzun süre koruyamayacağı tarihi verilerle sabittir. Dillerine
özenen milletler kendi bilimsel mefhumlarını, kendi anadillerine uygun biçimde
oluşturabilmişlerdir. Bir milletin fertlerinin özellikle okuyan, yazan kesimin
başka milletlerin dil yayılmacılığını gönüllü olarak kabul etmesi bir
mankurtlaşma sürecidir. Bu tür olaylar tarih boyunca sık gözlenmiş olaylardır.
Biz de bugün bunu yaşıyoruz.
Tarih geçmişi değil, geleceği
okumamıza yardımcı olursa bir işe yarar. Bunun için tarihin bilinmesine ihtiyaç
vardır. Bu ihtiyaç toplumun tamamı için geçerlidir. Yoksa bir takım
akademisyenlerin ya da toplumun bir kesiminin bunu bilmesi bir şeyi
değiştirmez.
Kültür yayılmacılığının
pompaladığı yabancı dil hayranlığının dilimizdeki tahribatını görmezden gelen
bir aydın kesimi var. Hatta bunu bilinçli olarak yapan bir kesim. Yetmiş milyon
Türk halkına günün yirmi dört saati Türkçe yayın yapan televizyonlarda
konuşulanların birçoğunu halk anlamamakta. İşyerleri ve eğlence mekanlarının adları yabancı
dilde yazılırken, hiç kimseden tepki görmemesi, belediyelerin bu konularda
duyarlı davranmaması milli dil bilincinin yitirildiğini gösteren en açık delil.
Bu gün Gümüşhane gibi bir küçük
Anadolu şehrinde bile tabelalara bakınız kaç tanesinin yabancı kelimeler
olduğunu göreceksiniz.
Küreselleşmenin teknik ve
ekonomik hegemonyası kültürel ve dil alanındaki yozlaşmayı beraberinde
getirmiştir. İnsanların dil bilinci köreltilmiş, yabancı dil hayranlığı
oluşturulmuştur. Yabancı dilde eğitim ve diploma; işyerlerine yabancı sözcüklü
adlar vermek moda olmuştur. “Şarküteri” yazan bir dükkân sahibine bunu “domuz
eti satılan yer” manasına geldiğini söylediğimde şaşırmıştı.
Velhasıl bütün alanlarda
kullanılan Türkçe tanınmaz duruma gelmiştir. Sosyal medya dediğimiz alanda
yazılanlara bakınız. Maalesef anlaşılmayacak Afrika kabile dillerine benzeyen
bir dil kullanılıyor.
Sanal dünyada yaşananlar derin
bir patolojiye işaret eder. Şiiri, muhabbeti ve dili sanal dünyanın dumura
uğratmasından, çürütmesinden dolayı gelecek nesillere karşı sorumlu olacağımız
için kafamızı ellerimiz arasına alıp ikinci kez düşünmenin zamanıdır.
Para, maddi şeyleri
değerlendirmekte kullanılan bir araçtır. Manevi değerlerin parayla
değerlendirildiği ortamlarda söylenecek fazla sözün kalmadığı dile
getirilebilir. Ancak derununda irfan ve vicdan kırıntıları kalanlara Cemil
Meriç’in kelimeleriyle seslenmek gerek.
Cemil Meriç öyle diyor: “Kamus,
namustur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder