24 Şubat 2017 Cuma

DİLİM DİLİMİZ

Düşüncenin taşıyıcısı dildir. Kültürün taşıyıcısı da dildir hakeza… Dil Medeniyet inşasında en önemli yapı taşıdır. Dilimizde son bir asırdır meydana gelen yozlaşma millet olma bilincimizi erozyona uğratan en büyük etken.
Milletlerin maddi ve manevi yaşayış düzeyi, dilinin düzen ve yetkinliğiyle doğru orantılıdır. Bir milletin dil gururu, gelişmiş ve kültür, bilim, eğitim, sanat alanlarında kullanılmasıyla sağlanabilir. Dil bilinci vahdeti sağlayan bilinçlerin başında gelir. Bizim bugün için böyle bir bilince sahip olduğumuzu söylemek güçtür.
Atalarının yazdığını okuyamayan nesillerin tarihle olan bağlantıları kesilir. Anadilinin imkânlarını iyice bilmeyen nesiller edebiyat üretemezler. Bu tür toplumların siyasal, kültürel, ekonomik bağımsızlıklarını uzun süre koruyamayacağı tarihi verilerle sabittir. Dillerine özenen milletler kendi bilimsel mefhumlarını, kendi anadillerine uygun biçimde oluşturabilmişlerdir. Bir milletin fertlerinin özellikle okuyan, yazan kesimin başka milletlerin dil yayılmacılığını gönüllü olarak kabul etmesi bir mankurtlaşma sürecidir. Bu tür olaylar tarih boyunca sık gözlenmiş olaylardır. Biz de bugün bunu yaşıyoruz.
Tarih geçmişi değil, geleceği okumamıza yardımcı olursa bir işe yarar. Bunun için tarihin bilinmesine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç toplumun tamamı için geçerlidir. Yoksa bir takım akademisyenlerin ya da toplumun bir kesiminin bunu bilmesi bir şeyi değiştirmez.
Kültür yayılmacılığının pompaladığı yabancı dil hayranlığının dilimizdeki tahribatını görmezden gelen bir aydın kesimi var. Hatta bunu bilinçli olarak yapan bir kesim. Yetmiş milyon Türk halkına günün yirmi dört saati Türkçe yayın yapan televizyonlarda konuşulanların birçoğunu halk anlamamakta.  İşyerleri ve eğlence mekanlarının adları yabancı dilde yazılırken, hiç kimseden tepki görmemesi, belediyelerin bu konularda duyarlı davranmaması milli dil bilincinin yitirildiğini gösteren en açık delil.
Bu gün Gümüşhane gibi bir küçük Anadolu şehrinde bile tabelalara bakınız kaç tanesinin yabancı kelimeler olduğunu göreceksiniz.
Küreselleşmenin teknik ve ekonomik hegemonyası kültürel ve dil alanındaki yozlaşmayı beraberinde getirmiştir. İnsanların dil bilinci köreltilmiş, yabancı dil hayranlığı oluşturulmuştur. Yabancı dilde eğitim ve diploma; işyerlerine yabancı sözcüklü adlar vermek moda olmuştur. “Şarküteri” yazan bir dükkân sahibine bunu “domuz eti satılan yer” manasına geldiğini söylediğimde şaşırmıştı.
Velhasıl bütün alanlarda kullanılan Türkçe tanınmaz duruma gelmiştir. Sosyal medya dediğimiz alanda yazılanlara bakınız. Maalesef anlaşılmayacak Afrika kabile dillerine benzeyen bir dil kullanılıyor. 
Sanal dünyada yaşananlar derin bir patolojiye işaret eder. Şiiri, muhabbeti ve dili sanal dünyanın dumura uğratmasından, çürütmesinden dolayı gelecek nesillere karşı sorumlu olacağımız için kafamızı ellerimiz arasına alıp ikinci kez düşünmenin zamanıdır.
Para, maddi şeyleri değerlendirmekte kullanılan bir araçtır. Manevi değerlerin parayla değerlendirildiği ortamlarda söylenecek fazla sözün kalmadığı dile getirilebilir. Ancak derununda irfan ve vicdan kırıntıları kalanlara Cemil Meriç’in kelimeleriyle seslenmek gerek.

Cemil Meriç öyle diyor: “Kamus, namustur.”      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder