24 Şubat 2017 Cuma

KAOSDAN DOĞAN İMKAN

İslam Dünyası'nın içinde bulunduğu durum maalesef kaos olarak ifade edilebilir. Ancak kaos yeni bir çıkışın işaret fişeği olabilir. Bizi umutlandıran İslam dünyasındaki uyanışın hiçte yabana atılacak cinsten olmadığıdır. Batı bu uyanışı “terrorism”, “Fundamentalism” gibi kelimelerle aktarmaya kalkışsa da bir uyanışın olduğu kesin. Bu durumu manipüle etmek için dünyanın her yerinde yeni stratejiler üretilebilir. Nitekim “Arap Baharı” diye sunulan olaylar böyle bir arkaplana sahip. Son günlerde Türkiye üzerine oynanan oyunlar, Batılı devletlerin Türkiye’ye karşı teröristlere verdiği destek bu açıdan değerlendirilebilir.
Mısır'da yaşanan darbe ve katliamlara Batı'nın ses çıkarmaması, Suriye ve Irakta terör örgütlerine ağır silah temin etmeleri demokrasi diye tutturdukları anlayışa kendilerinin de inanmadığını gösteriyor. Aslında dünya kamuoyunda algı oluşturmalarının sebebi İslamın insanlarla buluşmasının önünü kesmek. Dışarıda bırakmak istedikleri İslam.
Sonuçta kendi inandıkları demokrasinin işlevini yitirdiği, siyasal alanın tamamen manipülasyona evrildiği ve ahlaki tüm iddiaların güncel stratejilere kurban gittiği bir kaos ortamı istiyorlar. Teknolojik olarak İslam dünyasının ileri seviyede olmaması Allahtan başka bir umudunun kalmadığı bir imkanı da içinde saklıyor.
Batı düşüncesinin insanlığa vereceği bir hedef yok. İnsan vicdanına seslenmiyor batının uygarlığı. Sadece insanları sömürmenin kamufle aracı olarak demokrasi denen şeyi dillerinden düşürmüyorlar. Üretilen stratejilerle gerçekliğin önüne çekilen perdeler hem Müslüman ülkelerdeki dindar olamayan kesimlerin hem de batıda arayış içerisinde olup İslamı araştırma safhasında olan kesimlerin İslamla aralarına engel konulmasıyla sonuçlanıyor.
Zulüm, gerçeğin değiştirilmesi, hak olmayanın tahakkukudur. Dualarımızda her zaman besmele ve hamdeleden sonra, “düşmanlık sadece zalimleredir” sözünü tekrarlarız. Hakkın hatırı için haktan yana olmalı değil midir Müslüman? Batının zalim tarafını yüzlerine karşı söyleyecek duruma geldiğimiz için özellikle Türkiye’den hiç hazzetmiyorlar. Bu sebeple canilere, hapis kaçkınlarına, teröristlere en üst seviyede kucak açıyorlar. Bu şekilde Türkiye’den intikam aldıklarını düşünüyorlar.
Gerçekliği sınırlamaya dair her söz, arizîdir, gerçeği örten her şey batıldır. Tevhid, bir ikrardır ve kendimizi bütünlüklü hale getirmek için vardır. Türkçe karşılığı da “birlik”tir tevhidin. Batı karşısında başarılı olabilmek için, insanlar arasında adaletin ve özgürlüğün gerçek anlamda varlık kazanabilmesi için, önce kendimizin parçalılıktan kurtulması gerekir. Medeniyetimizi yeniden üretebilmek siyasal sınırlar, tüm tarihi angajmanlar, tüm tarihsel kimlikler, tüm mezhepsel fetişizmler, ekonomik kaygılardan uzaklaşmamızla mümkün. Düşüncelerimiz pozitivist bir yaklaşımla şekilleniyorsa Müslüman duruşumuzu yeniden sorgulamak durumundayız.
Yeniden medeniyetimizi küllerinden inşa etmenin yolu, bizi belirli bir coğrafyaya hapseden, küçük farklılıkları arkaya iterek genel adalet perspektifinden bakmakla mümkündür. Pozitivist felsefeyle oluşan düşüncelerimiz bazen hakikati yakalamada birer maniadır. Dolayısıyla insani karar verebilmek; islami perspektiften bakmakla mümkündür.
Sözü şöyle bağlamak istiyorum. İslam coğrafyasının içinde bulunduğu kaos durumu bende bir umut ışığının habercisi. Çünkü karanlığın en koyu olduğu demler fecre en yakın demlerdir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder