“Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde
(ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir
kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz
o bozgunculardandı. Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara
lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım.
Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım ve onların eliyle Firavun'a, Hâmân'a ve
ordularına, çekine geldikleri şeyleri gösterelim. (Kasas, 4–6)
…Ve Firavunlar iyi bildikleri
şeyi icra ettiler. Öldürmeyi seçtiler. Çünkü onların bundan başka bildikleri
bir şey yok. Firavun da öyle yapmıştı,
erkekleri öldürüp kızları bırakmıştı. Böyle yaparak saltanatının daim olacağını
zannetmişti. Bu sebeple hep öldürdü. Ama zannettiği gibi olmadı. Biz
bulunduğumuz konumdan bunu çok iyi görüyoruz. Firavunlar ise görmemekte ve
anlamamakta direndiler. Anlamadığı anlamak istemediği, bilmediği, bilmek
istemediği o sonla karşılaştı. Kendi eliyle yetiştirdiği, büyüttüğü Musa onun
saltanatına da zulmüne de son verdi.
Firavun ve yandaşlarının onca
tecrübeye rağmen bildikleri tek şeyden vazgeçemediklerini tekrar gördük.
Adeviyye’de hortlayan Firavun ve yandaş dünya yine öldürdü, bilmek
istemedikleri o sonu unutarak. Binlerce şehit ve yaralı. Kadın çocuk demeden
öldürdüler. Halkının üzerine ölüm kusan bir ordu. Bir batılı yazar şöyle
demişti: “İslam ülkeleri kendi ordularının işgali altındadır. Mısırda bu söz
doğrulandı. Adeviyyede olanlar, onursuzca yaşamaktansa onurluca ölmeyi tercih
ettiler.
Hz. Ömer: “Dicle kenarında
kaparsa bir kurt koyunu/ Gelir de adli ilahi Ömerden sorar onu” diyerek
müslümanın örnek davranışını gösterdi. Bizim Mısırla ne ilgimiz var diyenlere
söylenecek söz, nerede insan varsa ve zulme uğramışsa orada müslüman
olmalı'dır.
Maalesef tavrımızı haktan yana
değil de güçlüden yana koyuyoruz. Alkış tutuyoruz zalimlere. Zulme rıza
gösteriyoruz çoğu zaman. Mazlumların yanında yer almaya cesaret edemiyoruz.
Prensiplerimiz yok, duruşumuz yok. Flu bir resim çiziyoruz. Hayatımızın anlamı
olacak temel mesnetten, istinatgâhtan yoksunuz.
Batı'nın mısırda verdiği sınav
çok kötüdür. Müslüman karşıtı olmak için darbeyi desteklemek, militarist
görüntü vermek umurlarında bile değil. Biz batının bu ikiyüzlülüğünü her zaman
gördük. Artık şunu iyice anladık ki bunların insanlığa kandan gözyaşından başka
verecek hiçbir şeyleri yok. Adaletmiş, özgürlükmüş, demokrasiymiş hepsi
palavra. Tavırlarını zalimden, hırsızdan, gaddardan, hainden, zorbadan,
Tirandan, Nemruttan, Şeytandan yana koyuyorlar.
Tekrar Musa kıssasına dönecek
olursak, Firavunlar Musa’larını kendileri yetiştirirler demiştik. Bugünkü
Firavun ve yandaşları da öyle yapıyorlar.
Firavun ve yandaşları anlamak
istemese de bu böyledir. Bunu anladıklarında çok geç olacağını bilmelidirler.
Tıpkı Firavun anladığında geç olduğu gibi.
‘’İsrailoğullarını denizden
geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere,
derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken,
"İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka, hiçbir ilah olmadığına inandım.
Ben de Müslümanlardanım" dedi. Şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş ve
bozgunculardan olmuştun.’’ (Yunus, 90–91)
‘’Ey Rabbimiz, sen onların
mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı
görünceye kadar iman etmezler." (Yunus, 88)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder