24 Şubat 2017 Cuma

KAPİTALİZMİN KULLARI

Kapitalizmin tarifini genişçe açıklamak mümkün. Konuyu basitçe anlatacak olursak, her şeyin değerinin para ile ölçüldüğü sistem olarak tanımlayabiliriz. Başrolde para olunca kapitalizm her zaman için apolitik insan modelini sever. Kapitalizmin bir ülkedeki en büyük faaliyeti düşünceden uzak kitleler yetiştirmektir. Halk “komformist” bir hale bürünmelidir. Kapitalizm elinde bulunan medya araçları aracılığı ile bu tür hayat tarzını kitlelere empoze eder.
Günümüzde egemen fikirleri, ideolojileri kapitalizmin ön ayağını oluşturan medya yönlendirmektedir. Bu yüzden batı sermayesi bilinçsiz bir toplum öngörüsünü medyayı iyi kullanarak gerçekleştirmektedir. İnsanları bilinçsiz köleler haline getirmek için bütün eforunu sarfeder. Ülkede eğlence, gösteri, yarışma, müzik, izdivaç vs. gibi kültürel yozlaşmanın zirve yaptığı tüm programlara ayrılmış olan süre beyin uyuşturma seansları süresidir. İnsanlar belli ölçüde kazanmayı ve harcamayı; böylece kapitalizmin kucağına kendisini bırakmayı uygun görür.
Dünyada ki ülkelerin birçoğunda insanlar düşünce üretiminde bulunmazlar. Geri kalmış ülkelerde bu oran çok yüksektir. İnsanlar sadece taraf olurlar. Her türlü hak arama pozisyonundan uzaklaştırılmış ve sadece ürettiğinden fazlasını tüketmek için yarış halindedir. Bu şekilde insanların hipnotize edilmesi medya sayesindedir. Bugün aydın sınıfının, bürokrat sınıfının bulunduğu büyük bir küme de bu kapitalist düzen içerisinde anlamsızca ve bilinçsizce ekranlara mahkûmdur. İnsanların ekran karşısındaki pasif konumu beyinlerin uyuşturulması için en uygun zemindir.
Batıda bilim siyasallaştırılmış ve batının sermayesine sermaye katmak amaçlı çalışmaktadır. Subliminal mesajlar beyinlerimizi alışverişe çoktan kodladı. Bir tüketim çılgınlığı, alışveriş fetişizmi... Aldığımız madde karşılığında verdiğimiz bir ömürle beraber ruhumuz. Özellikle de ağırlığı Müslüman bir toplum olan Türkiye’de inançlı insanların geldikleri nokta işin en vahim noktası.
Aile ve toplum kavramları medya aracılığıyla eritilmekte. Sadece batılı bir burjuvazi ve alt tarafta da ona imrenen ama onun gibi olmak için tüm değerlerinden, inançlarından, kültüründen, içinde bulunduğu sosyal yaşamdan bir anda kopacak ve kimliğini kaybedecek bir halk topluluğu üretilmek istenmiştir ve bunda da başarılı olunmuştur.
Fransız aydını Le Martin, Türkler ile ilgili hazırlamış olduğu kitapta şunları dile getiriyor, özetle: “Batılı güçler aynı geçmişteki Roma, Yunan kültüründeki gibi istila ettikleri toplumdaki tüm yerel kültürün, yaşamın, kültürün, edebiyatın, medeniyetin, örflerin üzerinde eritme operasyonuna giderler ve halkı bir anda silahla değil benliksizleştirme ile birlikte yok ederler ve sonra orayı talan ederler.” İşte bugün bizim yaşadıklarımız bundan, ibarettir. Batı bizim benliğimizi söküp almaktadır. Kimliksiz bir halkın sömürgeleştirilmesi de bir o kadar kolaydır.
Medya bizi tüketim ekonomisinin köleleri yapmayı başardığında bu ülkede sadece sermayeye, burjuvaziye, aristokrat elitlere hizmet etmeye devam edeceğiz. Tüketim çılgınlığına ses çıkartamayan bir toplum egemenliğini başkalarına teslim etmeyi peşinen kabul etmiştir.
Kapitalizm size sürekli olarak ihtiyaçlar çıkaracaktır. Bu yaşam tarzı normalleştikçe işler hiçte yolunda gitmeyecek, görünmeyen, zincirler, bukağılar artarak devam edecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder