Din ile kültür arasında bariz bir
şekilde farklılıklar vardır. İslam, Allah tarafından gönderilmiş bir dinin
adıdır. İslam kültüründen söz edilebilir mi? Dinin kuralları hayatımızın her
anını kuşatması böyle isimlendirilebilir mi? Bu sorulara cevap verdiğimiz zaman
konuyu kavramış oluruz.
Müslümanlığın her ülkede birbirinden farklı
pratiklerle hayata geçirilmiş olduğu gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekir.
Doğrudur. İslâm’ın gerek mezhep farklılıkları gerekse örfi uygulamalar
neticesinde farklılıklar var. Meselâ, İran’daki uygulanmayla Tunus’daki ya da
Türkiye’deki uygulama arasında benzerlikler bulunmayabilir. Kültür kelimesinin
muhtevası İslam’ın bir kültür olmadığı sonucuna götürür bizi. Ancak İslam
medeniyet üreten bir dindir, bunu unutmamak gerekir. Kültürler daha çok millî,
medeniyetler evrenseldir. İslam bir medeniyet dinidir.
Aslında insanlar örflerini kültür
kategorisinde değerlendirerek bunu İslam’la aynileştirmeye kalkıyorlar. Örfün
İslam hukukundaki sıralaması göz önünde bulundurulursa örflerimizi İslam gibi
görmenin yanlışlığını da anlamış oluruz.
Evimiz İslam’a uygun değil, ama müslümanız,
Giyinişimiz İslam’a uygun değil, ama müslümanız,
Kazancımız İslam’a uygun değil, ama müslümanız,
Alış verişimiz İslam’a uygun değil, ama müslümanız,
Akitlerimiz, düğünlerimiz, caddelerimiz...
Sohbetlerimiz, fikirlerimiz...
En sonunda bütün evrelerinin İslam’a uygun olmadığı bir hayat yaşıyor
ve niyetimizin halis olmasından dem vuruyoruz. İslam kendi pratiğinin
yaşanmasıyla kendini var olmuş kabul ediyor. “Kitabın bir kısmına inanıp, bir
kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya
hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar
uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara, 85)
Niyet İslam’da çok önemlidir.
Sabahtan akşama kadar aç duran insanla, oruç tutan insanın arasındaki farkı
belirleyen niyettir. Bir fiili ibadete çeviren niyettir elbette. “Ameller
niyetlere göredir.”
Ancak İslam dışı bir hayatı
niyetle açıklayamayız. İbadet yapmayacaksınız, niyetim halis diyeceksiniz,
günah işleyeceksiniz, niyetim halis diyeceksiniz. Buradaki niyet bir
niyetsizliğin dışa vurumu.
Farzın yerine getirilmesi
mecburidir; yapmaya niyet etmek değil.
İslam’ın, batıdaki Hıristiyan
anlayışında olduğu gibi bir kültür olarak, bir aksesuar olarak benimsenmesi
gitgide yaygınlaşıyor. İslam bir yaşam modelinin adıdır; niyetlerin değil.
İslam bir hayat dinidir, vicdan dini değil.
Kültürel İslam derken
kastettiğimiz; halkın çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu toplumlarda doğmuş
ve yetişmiş olan insanların, kişiliklerini oluşturan unsurlarda, kültürel
anlamda müslümanlığa ait izler taşıması ve İslam’ın hiçbir gereğini yerine
getirmediği halde kendisini dört dörtlük Müslüman olarak görmesidir.
“Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak
müslümanlar olarak can verin.” (Ali İmran, 102)
Son olarak şunu söyleyelim:
Cehennemin yolları iyi niyet
taşlarıyla döşenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder