25 Şubat 2017 Cumartesi

ŞAN ŞEREF

Erdem kelimesi günümüzde onur kelimesiyle karşılanıyor. Şeref kelimesi de hemen hemen aynı manada kullanılıyor. Bilinen kelimeler olmalarından dolayı açıklamalarına girmeden direk konuya girmek istiyorum.
Onur herkese doğuştan verilir. Ancak kişi onurunu korur ya da koruyamaz. İnsan olmak başlı başına bir onurdur. Onur, esas olarak, ahlaki karekterlerin değişmezliğine dayanır. Herhangi bir kötü fiil karşı çıkılması gereken bir fiilse hangi şartta olursa olsun buna karşı çıkmak erdemdir. İnsan başkalarına yapılan şeyin kendisine geldiğinde karşısında duruyorsa bunun bir anlam ifade etmediğini, bu karşı duruşun erdem sayılmayacağını söylememiz gerekir.
Bir kötü fiil, zulme karşı durmamak, haksızlıklar karşısında sessiz kalmak insan onurunu zedeleyen davranış biçimidir. Onuruna sahip çıkmak şiddetle çözümlenecek bir durum da değildir. Şiddet fikir bazında yapılan mücadeleyi yetersiz sayıp yerine fiziksel güç kullanmaktır. Bu fiil çeşidi hayvani güdüler içerir. Fiziksel kuvvetlerin öne çıkarılması daha çok hayvanlar dünyasında görülen bir iletişim biçimidir.
Sokrates’e yaptığı tartışmalarda fiziksel saldırılar olur, o bunlara aldırmaz, kayıtsız davranırdı. Bir defasında kendisine bir tekme atılmış, bunu görünce şaşıranlara da şöyle cevap vermişti: “Beni bir eşek çifteleseydi, onu dava mı edecektim.” (Diog. Laert., II,21)
Onur eğitimle aktarılamaz sadece var olur. Ün ölümlü, erdem ölümsüzdür. Erdem insan için önemli bir sıfat olması hasebiyle herkes kendisine erdem atfeder. Bunu şöyle bir misalle daha anlaşılır hale getirebiliriz. “Denizli'de, şoförlük yapan Cevdet Demirtaş, aldığı milli piyango biletinin üzerine 60 milyonluk biletin rakamlarını yapıştırıp sosyal medyada paylaşınca, 2,5 yıldır küs kaynanası bile kendisini arayıp tebrik etti.” Sahte erdem böyledir maalesef bu tür insanların sayısı günümüzde çoktur.
Bir odadaki termometrenin derecesini yükseltmek için üzerine nefesimizle hohlayarak ısıyı yüksek gösterebiliriz. Ancak odada bulunanlar odanın ortam sıcaklığını anlayamayacak kadar geri zekalı olamazlar. Erdemli olmadığı halde kendisine böyle bir rol biçenlerin durumu böyledir. Günümüzde bu tür algıların oluşturulması elde edilen makamlar üzerinden yapılmaktadır.
Makamların insana bir şey katmadığını, insanların makamlara katkı yapacağını söylememe gerek yok sanırım. Bu tür insanların fiillerinde en göze çarpan özellik yapıp ettiği her şeyde başkalarının ne dediği önemlidir. Şan dediğimiz şeyin geçici olduğunu yukarıda söylemiştik, erdem ise duruşu olan insanlardan ayrılamayan bir sıfat. Şan ve şöhret ise deniz suyuna benzer. Ne kadar çok içilirse o kadar çok su içmek ihtiyacı hissedersiniz. Bu da sonuçta insanın helakidir.
Voltaire’nin söylediği güzel bir söz var: “Sadece iki günümüz var yaşamak için: Bu günleri de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez.” Maalesef bu tür aşağılıkların bol miktarda bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Kendi çıkarları ve menfaatleri uğruna dünyayı yakabilecek insanlar görüyorum, sayıları hiçte azımsanmayacak düzeyde olan bu insanlar, vaatlerle, yalanlarla, parayla, iftirayla ve en kötüsüyse dürüst ve asil görünerek yüzlerinde maskeyle ve bu maskenin örtmeye yetmediği korkunç gerçek yüzleriyle ortalıkta dolaşmaktalar. Kimi zaman makam ve mevkii sahibi olarak, kimi zaman sıradan vatandaş olarak karşımıza çıkmaktalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder