5 Mart 2017 Pazar

BETONLAŞAN KAFALAR

Bir söz vardır: “Nato mermer, nato kafa”... Uludağ sözlük ve ekşi sözlük zekâ seviyesi gelişmemiş insan için kullanılan söz, olarak tanımlıyor bu deyimi. 
Ben betonlaşan kafa yapımızdan ve hayatımızdan bahis açmak istiyorum. Bir cenazede mezarın etrafının briket ile örülmesi beni bu düşünceye sevk etti. Çağımızın insanı ne yazık ki hayatını betonlar arasında sürdürdüğü gibi kabir hayatını da betonlar arasında geçirecek.
Bizim bahçelerimiz vardı, bahçelerimizde elmalarımız, armutlarımız... Dutlarımız vardı, dut dibine yaslanan kızlarımız için türkü söylenirdi. Yüksek binaların, AVM’lerin, makinelerin, lüks otomobillerin medeniyet olduğunu bize dayatan bir anlayış var şimdi. Her bulduğu toprak parçasını betonla kapatmayı marifet sayan bu zihniyete selamı yaymaktan, komşuyu gözetmekten, kırlangıç fırtınasından, bülbüllerin geliş mevsiminden bahsetmek beyhude.
Yüz elli metrekarelik evini ve küçücük bahçesindeki meyve ağaçlarını çok katlı gökdelenlere terk eden insanoğlu betonlar arasında bir hapis hayatı yaşamayı medeniyet göstergesi olarak algılıyor ne yazık ki. Çimento harcını kararken geçmişimizi, doğamızı ve ruhumuzu da içine katarak betonlaştırıyoruz.
Ahşap evlerle özdeşleştirdiğimiz dostluk, komşuluk, samimiyet, yardımlaşma, mutluluk, helal lokma maalesef apartman kültürüyle beraber modern insanın uzağına düşmüş bulunuyor. Apartman kültürü belki de yanlış bir tabir; kültürsüzlük daha uygun düşebilir. Kapı komşusunu tanımayan bu apartman insanına Kuranı Kerimdeki ‘yakın komşu’ tabirini nasıl anlatacağız.
Apartmanlı hayatın bize dayattığı yeni hayat tarzı tüketimin bir parçası olmaktır. Tek katlı ahşap evlerdin bahçesinde yetişen domateslerden, ahırında beslenen ineğin sütünden doğal olarak beslenen ve üretime katkı sağlayan insanın yerine sürekli tüketen insan oturuyor karşımızda. Küresel sermayenin istediği tam bu işte.
Geçinecek kadar üretme, ürettiğini tüketme ve paylaşma, kanaat modern öncesi toplumların özelliği. Şimdi tüketmeyi bir vazife olarak gören ve AVM’lerde alışveriş yapmakta mutluluk arayan bu insan sıkıştığı betonlar arasından kendini kurtarıp doğaya dönebilse vitrin seyretmenin, markalarla konuşmanın ne kadar beyhude bir davranış olduğunu kavrayabilir.
Betonlaşan kafaların bir avuç toprağı mezarında bile insana reva görmemesi ne kadar üzücü bir durum. Hâlbuki biz o topraktan yaratılmış insanlarız. O topraktan uzak kalışımız bir nevi insanlıktan uzak kalışımızın göstergesi. Kentlerin semirmesini, kanserli bir ur gibi büyümesini,  evleri, bahçeleri, tarlaları, ağaçları yutmasını engelleyebilirsek insanlığımıza geri dönebiliriz.
Bahçe Sahipleri Kuran'da şöyle anlatılmaktadır: [Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı.  Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, Bahçe kapkara kesildi. Sabah olurken birbirlerine seslendiler. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsulünüzün başına gidin!" diye. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı. "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diye. (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! Dediler. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim? Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler. Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.  (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.]
Bu ayetlerden alınacak çok ders var.
Her insanı ürkütmesi gereken çok katlı gökdelenler dünyasında insanlık küçülüyor, kayboluyor. Dünya çok katlı çok yıldızlı beton yığınları inşa eden barbarların istilası altındadır.

Bir gazetenin haber başlığı şöyle: “Kalp taş olunca ruh beton hayali görür.” Gazetelerde böyle başlıklar atılıyorsa ümidimizi henüz kaybetmedik demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder