Bir söz vardır: “Nato mermer,
nato kafa”... Uludağ sözlük ve ekşi sözlük zekâ seviyesi gelişmemiş insan için
kullanılan söz, olarak tanımlıyor bu deyimi.
Ben betonlaşan kafa yapımızdan ve
hayatımızdan bahis açmak istiyorum. Bir cenazede mezarın etrafının briket ile
örülmesi beni bu düşünceye sevk etti. Çağımızın insanı ne yazık ki hayatını
betonlar arasında sürdürdüğü gibi kabir hayatını da betonlar arasında
geçirecek.
Bizim bahçelerimiz vardı,
bahçelerimizde elmalarımız, armutlarımız... Dutlarımız vardı, dut dibine
yaslanan kızlarımız için türkü söylenirdi. Yüksek binaların, AVM’lerin,
makinelerin, lüks otomobillerin medeniyet olduğunu bize dayatan bir anlayış var
şimdi. Her bulduğu toprak parçasını betonla kapatmayı marifet sayan bu
zihniyete selamı yaymaktan, komşuyu gözetmekten, kırlangıç fırtınasından,
bülbüllerin geliş mevsiminden bahsetmek beyhude.
Yüz elli metrekarelik evini ve
küçücük bahçesindeki meyve ağaçlarını çok katlı gökdelenlere terk eden
insanoğlu betonlar arasında bir hapis hayatı yaşamayı medeniyet göstergesi
olarak algılıyor ne yazık ki. Çimento harcını kararken geçmişimizi, doğamızı ve
ruhumuzu da içine katarak betonlaştırıyoruz.
Ahşap evlerle özdeşleştirdiğimiz
dostluk, komşuluk, samimiyet, yardımlaşma, mutluluk, helal lokma maalesef
apartman kültürüyle beraber modern insanın uzağına düşmüş bulunuyor. Apartman
kültürü belki de yanlış bir tabir; kültürsüzlük daha uygun düşebilir. Kapı
komşusunu tanımayan bu apartman insanına Kuranı Kerimdeki ‘yakın komşu’
tabirini nasıl anlatacağız.
Apartmanlı hayatın bize dayattığı
yeni hayat tarzı tüketimin bir parçası olmaktır. Tek katlı ahşap evlerdin
bahçesinde yetişen domateslerden, ahırında beslenen ineğin sütünden doğal
olarak beslenen ve üretime katkı sağlayan insanın yerine sürekli tüketen insan
oturuyor karşımızda. Küresel sermayenin istediği tam bu işte.
Geçinecek kadar üretme,
ürettiğini tüketme ve paylaşma, kanaat modern öncesi toplumların özelliği.
Şimdi tüketmeyi bir vazife olarak gören ve AVM’lerde alışveriş yapmakta
mutluluk arayan bu insan sıkıştığı betonlar arasından kendini kurtarıp doğaya
dönebilse vitrin seyretmenin, markalarla konuşmanın ne kadar beyhude bir davranış
olduğunu kavrayabilir.
Betonlaşan kafaların bir avuç
toprağı mezarında bile insana reva görmemesi ne kadar üzücü bir durum. Hâlbuki
biz o topraktan yaratılmış insanlarız. O topraktan uzak kalışımız bir nevi
insanlıktan uzak kalışımızın göstergesi. Kentlerin semirmesini, kanserli bir ur
gibi büyümesini, evleri, bahçeleri,
tarlaları, ağaçları yutmasını engelleyebilirsek insanlığımıza geri dönebiliriz.
Bahçe Sahipleri Kuran'da şöyle
anlatılmaktadır: [Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz
gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse
görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna
da etmiyorlardı. Fakat onlar daha
uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi
sarıverdi de, Bahçe kapkara kesildi. Sabah olurken birbirlerine seslendiler.
"Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsulünüzün başına gidin!"
diye. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı. "Sakın bugün hiçbir yoksul
bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diye. (Evet yoksullara yardıma) güçleri
yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola
düştüler. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!
Dediler. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! İçlerinden en makul olanı
şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?
Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize!
Gerçekten biz azgın kişilermişiz.]
Bu ayetlerden alınacak çok ders
var.
Her insanı ürkütmesi gereken çok
katlı gökdelenler dünyasında insanlık küçülüyor, kayboluyor. Dünya çok katlı
çok yıldızlı beton yığınları inşa eden barbarların istilası altındadır.
Bir gazetenin haber başlığı
şöyle: “Kalp taş olunca ruh beton hayali görür.” Gazetelerde böyle başlıklar
atılıyorsa ümidimizi henüz kaybetmedik demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder