5 Mart 2017 Pazar

GÖNÜL MEDENİYETİ

Bizler yetiştiğimiz okullarda bir medeniyet inşasına katkı yapmak üzere yetiştirildik. Bizler diyorum, çünkü benim gibi düşünen nice kardeşimin olduğunu biliyorum. Bizim medeniyet tasavvurumuz insanlığın kurtuluşu üzerine kurulmuştu. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır, felsefesiyle yola çıkılmıştı. İnsanları ikiye ayırmıştık; tebliğ edenler ve tebliğe muhatap olanlar. Bunun içinde yaratılanı yaratandan ötürü seviyorduk. Geçmiş zaman kipiyle yazmamın özel bir sebebi yok; bu gün de aynı düşünceleri taşıyorum.
Medeniyetin bir merkezi vardır. Aklı da, gözü de, ruhu da, sözü de harekete geçiren bir merkezi: Kalp. Bu merkezin cisimleşmiş hali Medinedir. Medinesiz medeniyet olmaz zaten.
Kalp, ruhun kaynağı, vicdanın, fıtratın... Saflığın, arı-duruluğun, hakikatin yaşam alanı gönüldür. Akıl maddeden yana tavır koyarken gönül manadan yana koyar kendini. Akıl hesap yapar, gönlün hesabı yoktur.
Ben yaptığım her eylemde gönlümün sesini dinledim. Aklımdan çok gönlüme danıştım. Şairliğim de bu karakterimin tezahürü.
Akıl, kalple buluşabilirse, hakka hakikate ulaşır. Akıl ilahlaştırılıp yegane rehber kabul edilirse şirretliğin ve şiddetin kaynağı olur. Nitekim dünyayı bir savaş alanına çeviren kıtalar arası füzeler, kitle imha silahları üreten akıl değimlidir.
Bundan dolayıdır ki şair şöyle der: “İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür / İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür.”
Uygarlığın kaynağı akıl'dır. Gönül ise medeniyetin kaynağı. Akıl, sadece bilmeye yarar; anlayabilmeye değil. Bilimin kaynağı akıldır. Aşkın kaynağı gönül. Akıl detaylarda boğulur, gönül yol alırken.
Akıl, gönlün emrine girerse başka insanlara, başka varlıklara, tabiata hikmet nazarıyla, keşif nazarıyla bakar. Buradan insan bir çıkarım yapar bir fayda sağlar, yaratanını sürekli hatırda tutar.
Kalp, Yaratıcı'nın 'yerleştiği' yegâne 'yer'dir; hayatın ve hakikatin merkez'i, merkez üssü. Kalp, o yüzden insanı ve dünyayı, tevhid eder, birleştirir.  Yegâne özgürleştirici, kuvvet ve kudret sahibi, yaratıklarını besleyip büyüten Rabbe bağlar.
Gönülle birlikte hareket eden akıl, kalbin tesis ettiği vicdanla, insanı kemale ulaştıracak yolun işaret taşlarını döşer. İnsanı yüceliklere kanatlandırıcı güzergâhlar çizer. Rotası kısa yoldan hakka ulaşmaktır.
Kalp, başka âlemlere fütûhât yolculuğu yaptırır. Gümüşhanevî şöyle der: “İnsanda arş ve levh-i mahfuzun mukabili olarak gösterilen yer kalptir.” “Kalbin kendine mahsus tabiatı vardır. Onun tabiatı Allahın nuruyla ilgilidir. O nura taliptir. Çünkü O’nun nurunun makamı orasıdır.”
Susanna TAMARO’nun romanının ismiyle yazıyı bitirmek istiyorum: “Yüreğinin götürdüğü yere git.” Ben de öyle yapıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder