5 Mart 2017 Pazar

EN VAHŞİ YARATIK

Mücadele insanın doğasında var. Nasıl olmasın daha ilk başta Âdem babamızın çocukları mücadeleye girişmiş. Hatta birbirini öldürecek kadar çetin bir mücadele. İnsanoğlu tarih boyunca mücadeleye devam etmiş. Savaşlar, harpler, darpler… Dünyada silaha harcanan para sağlığa harcanandan çok fazla.
Savaş ve barış için mutlak iyidir yahut kötüdür diyemiyoruz. Eylemlerin arka planında var olan ruh halini bilmediğimiz müddetçe. Şurası malum ki; insan insanın kurdu. İster devlet bazında olsun ister fert bazında. Çelme ile ilerleme, ayak oyunları tarih boyunca hep var olmuş.
Biz birey olarak olayın neresindeyiz. Sorguluyor muyuz eylemlerimizi. Haksızlık karşısında susmamak, mazluma kimliğini sormamak, maddiyat için her türlü şekle bürünmemek, emanete hıyanet etmemek, söz verince sözden dönmemek, düşmanlıkta haddi aşmamak, kişisel çıkarlarımızın kölesi olmamak, kısaca erdem libasını bürünmek hayatımızın her anını kapsıyor mu? Yoksa erdemi reklam malzemesi olarak mı kullanıyoruz?
Genelleme yapmak her zaman hatalıdır fakat insan, yaşadığı zamana benziyor. Dolayısıyla, yaşadığı zamanın anları, kendisine, zihnen ve ruhen tesir etmekte… Hâlbuki İmâm-ı Rabbânî güzel insanları şöyle anlatıyor: “Vakit onlara değil, onlar vakte hâkimdirler.” Kapitalizmin, sekülarizmin tesirinden uzak kaç kişi tanıyoruz.
Mesele, Müslüman için hayatîdir. Sorgulanmamış rutin eylemleri muhafaza ederek yaşanan bir hayat tarzı kişiyi şahsiyetsizleştiriyor.  Çocuklarını, “Ben yaşamadım, o yaşasın” mantığıyla büyütenlerin çocuklarının fazilet, erdem, hak, hukuk gibi kavramlarla işi olmayacaktır. Hedonizmi hayatının gayesi kılan bu anlayış insanlara karşı her türlü vahşiliği irtikâp edecektir. Bir yolunu bulup, piyasa pratiğine uyum sağlayacaktır. Aşk ile, şevk ile… Her türlü ayak oyunlarını deneyerek.
Dünyada bizi hazza ulaştıracak her şeyi temin etmek için, bunları verdiğini vehmettiğimiz her kişi ve kuruluşu itinayla kutsuyoruz. Nasıl olsa hedefe varmada, her vasıta mubah, yeter ki varılacak noktaya ulaşılabilsin. Bu da insanlığımızın yok oluşunun açık verisi. Kalb-i selim, akl-i selim ve insan-ı kâmil uzak ülkeler bize.
İyiyi, güzeli, doğruyu kendisinden; kötüyü, çirkini, yanlışı başkasından biliyor insan. Başarı olursa kendisine ait, başarısızlık ise başkalarının etkisiyle oluşan bir sonuç. Nefis böyle şeyler ilham ediyor.
Sunay Akın bir televizyon programında anlatmıştı. Bir yurtdışı seyahati sırasında, kıtalara ait en etkileyici hayvanların barındığı, dünyanın en eski hayvanat bahçesine gidiyor; Frankfurt’ta. Hayvanat bahçesini gezerken bir kafese rastlıyor. Kafesin parmaklıklarında bir uyarı yazısı: “Doğanın en vahşi canlısı!” Meraktan, kafese dikkatlice bakıyor, içinin boş olduğunu görüyor. Fakat o da ne? İçeride yalnızca bir boy aynası…
Öyle anlaşılıyor ki insanın yapısında zalimlik ve cahillik özelliği yüklü durumda. Ebû Bekir Varrak insanların durumunu şöyle özetler: “Sultanların ve devlet adamlarının bozulması zulüm ile, âlimlerin bozulması tamahkarlık ile, fakirlerin bozulması ise riya ile olur.”

Sonuçta insanlığın şirazeden çıktığını, kitle imha silahlarıyla birbirini yok etmek için fırsat kolladığını görüyoruz. İşe nereden başlayacağımız konusunda mütereddid davranıyoruz. Gücümüzün dünyayı değiştirmeye yetmeyeceğini görmek için uzman olmaya gerek yok. Ancak hangi saftayız burası önemli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder