25 Kasım 2017 Cumartesi

DEĞERLER PİRAMİDİ

Teknolojik gelişmeler geleneksel otorite ve toplumun meşruiyet kaynaklarının ortadan kalkmasına yol açtı. Uygarlık diye tabir edilen bu nokta insanı mekanikleştirmiş, makineleştirmiş hatta metalaştırmıştır. Modernleşme dediğimiz bu süreç toplum nezdinde manevi olana karşı maddi olanı, adalete karşı menfaati, hakka karşı gücü öncelemekte. Bu zihniyet değişimi değerler piramidini altüst etmekte.
Bütün bu sayılan değişimin oluşmasını sağlayan yapıda en büyük pay medya iletişim araçlarına ait. Bu işler eskiden olduğu gibi, savaşlarla, silah zoruyla, kaba kuvvet kullanarak değil; teknolojiyi hatta bilimin sosyal psikoloji gibi belirli alanlarını kullanarak toplumu yeniden inşa etmek gibi bir görev üstlenmiş. Geçmişte toplumu etkileyen ve yönlendiren odakların erdemli olma durumu değişikliğe uğrayarak toplumu uçuruma sürükleyen yetki sahtekârlarının eline geçmiştir.
Bu gelişmelerin sosyal zeminini hazırlayan demokrasi ise “kalitatif” kavramıyla mualleldir. Demokrasi kantitatif bir açıdan bakarak toplumu değerlendirir. Ortega Y. Gassetin dediği gibi; “toplumlar iki bileşenden oluşurlar: azınlıklar ve kitleler.” Demokrasinin temelini oluşturan kitle ise maalesef güruh kavramının içerisinde değerlendirilmektedir. Artık toplum eskiden olduğu gibi kanaat önderlerinin kontrolünde değil, güruhun kontrolündedir. Bunu kuru kalabalık kavramıyla açabiliriz.
Bu tür toplumlarda menfaate (maddeye) toplumsal hayatın bütün alanlarının üzerinde bir değer ve belirleyici rol atfeden bireyin doyuma ulaşmasını sağlayan şeyler ise haz ve hızdan başkası değil. Mesela yemek, biyolojik bir ihtiyaç olmaktan çıkarılarak bir tüketim ve haz aracı haline getirilmiştir. Nefsani meyiller, tensel arzular normalleştirilerek toplumun toplumdaki gidişin yönünü değiştirmiştir.
İnsanın kendisine seçtiği yeni motivasyon araçları, içindeki ahlak ve adalet gibi erdemlerin erozyona uğramasına sebep oldu. Değer yargılarındaki bu değişim “odak değişimleri”ni beraberinde getirdi. Bu bağlamda toplumda, âlim vasfı erozyona uğrayan kavramlar arasında kendini buldu. Toplumu sürükleyen kanaat önderleri değersizleştirilerek toplumun önüne yeni rehberler konuldu. Bu yeni rehberler ise toplumu ayrıştırdı. İnsanın bireysel davranmasını sağladı. Bireysellik toplumu ayakta tutan ailenin temellerini dinamitledi. Toplumsal değişmenin sebeplerinden birisi ise ahlaki norm ve değerlerin geleneksel toplumdan zamanla uzaklaşan kentsel aile yapısında zamanla değişmesidir.
Ahlak kuralları bireylerin ve diğer bireylerle ve toplumla olan ilişkilerini düzenler. Değişen aile yapısı, değişen toplum içerisinde birey toplumun dümen suyuna gitmek durumundadır. Topluluk bilinci dediğimiz şey kişilerin bireysel bilinçlerinin dışında kalan düşünme, davranış ve duyma biçimleridir. İnsan sosyal bir varlık olarak toplumsal kimlik kazanırlar ve böylece kendileri için önemli olan (otorite sahibi) başkalarının tutum, değer yargıları ve uydukları ahlak kurallarını kendilerine mal ederek bunları artık başkalarının değil ama kendi değer sistemlerinin bir parçası imiş görürler. Değişen toplum bireyi de ister istemez değiştirir.

Özetle söylemek istediğimiz şudur: Değişen toplumda değer yargıları da değişmiştir. Artık toplumun değerler piramidinde ahlak, adalet, hak, hukuk gibi kavramlar üst sıralardan alt sıralara inmiştir. Fıtrat toplum tarafından bozulmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder