22 Ekim 2018 Pazartesi

YAZARSAM YAZARIM


İnsan zaman zaman usanç duyuyor, yaptığı işten bıkkınlık geliyor. Belki bir çok yazan kimse de aynı duyguları yaşıyordur. Yazmak içimden gelmiyor. Bunun sebebi üzerine düşündüm. Sözlerin tesirsiz oluşunun insanda tükenmişlik oluşturduğuna kanaat getirdim. Söz muhatapta bir tesir meydana getiriyorsa bir anlamı vardır. Yoksa lafü güzaftan öteye geçmez. Boş lakırdı sahibine yük değil midir?
Bir yazarın yazmak istememesi toplumsal tükenmişliğin tercümesinden başka ne olabilir ki? Bu duyguyu mesleğimde de yaşamaya başladım. Bunu meslekte geçen uzun süreye bağladım. Bu keyifsizlik ve de isteksizlik toplumu gözlemlemek zorunda olan köşe yazarında olunca başka bir sebep arama gereği duydum.
Bir köşe yazarının muhatabı kimdir? Okumasını bilen bütün toplumdur. Peki muhataba ulaşma ve muhatapta eyleme dönük enerji oluşturma konusunda başarılı mıyız? Cevabım tabiî ki olumsuz. Yazarın gayesi bir şeyleri sihirli bir değnekle değiştirmek değil elbette. Yanlış giden yerlerin altını çizmek, okuyucunun çarpan kalbi, atan nabzı olabilmektir.
Uzun süredir mahalli ve ulusal basında yazı yazan birisi olarak yazmak konusunda tembel davranıyorsak motivasyonumuzu olumsuz etkileyen bir gidişat var demek ki. Yazılan bunca yazıya rağmen bir arpa boyu yol almamak yazar için bir tür yenilgi olsa gerektir.
Toplumumuzda hariçten gazel okumak diye bir deyim var. Muhatap bulamadığınız zamanlarda mı söylenir bu söz yoksa boş konuşmalarda mı karar veremedim. Bir sürücü metaforuyla durumu aktarmak daha anlaşılır olacak galiba. Toplum, direksiyon hâkimiyeti olmayan bir şoförmüş de siz köşe yazarı onun yanında sürekli uyarı yapan, şoförü ikaz eden ve arada bir müdahale eden yolcuymuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Şoförün sizi dikkate almadığında doğacak sonucu kestirmek zor değil.
“Ayağınıza batan dikenler ya ektikleriniz ya da temizlemediklerinizdir” diye bir cümleyle karşılaşmıştım sosyal medyada. Eğitim işiyle uğraşan birisine söylenmesi gereken en güzel cümle. Ancak Mevlana’ya atfedilen bir cümle daha var. “Ayağına batan dikenler aradığın gülün habercisidir.”
Nebevi ikaz şöyledir: "Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir." (Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242) Hadîs-i şerîfte geçen "İman Zaafiyeti" bir kötülükle karşılaşan bir müminin yapması lâzım gelen asgari tepkiyi ifade ediyor sanırım.
Elimizle toplumdaki yanlışları düzeltme imkânımızın olmadığını bilmeyen okuyucumuz yoktur. Canımızı sıkan şey yazmamızı engelliyorsa, geriye bir seçenek kalıyor: Kalben buğz etmek. İşte o tepkiye iyi ki kimse müdahale edemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder