23 Kasım 2018 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ(MÜZ)


Son zamanlarda dillendirdiğimiz müşterek dertlerden birisi de saygı eksikliği. Saygısız insanlar trafikte, kaldırımlarda, iş ortamlarında, sosyal medyada. Günlük hayatımızın her ânında ve alanında. Son zamanların moda kelimesi kanıksamak. Artık toplum tarafından kanıksanmış bir durum.
Saygısızlığın en kötüsü ise talebenin öğretmene yaptığı olsa gerek. Bizim medeniyetimiz Hazreti Ali’nin şu sözü üzerine kurulmuştur. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” Artık bu düşüncenin kabul görmediği öğretim mekânlarının elemanlarıyız. Öğrencinin özgürlüğünün öğretmenden fazla olduğu bir sistemde farklı bir şey beklemektir yanlış olan.
Öğrencilerime şunu söylerim: “Beni sevmek zorunda değilsiniz fakat saygı göstermek zorundasınız. Hemen söyleyelim: Saygı, sevgiden önce gelir. Sevgide kusur olur, saygıda olmaz. Ama maalesef ne sevgi ne de saygı bizim eğitim sisteminde kendisine yer bulamıyor. İfrat ve tefrit noktalarında yaşıyoruz hep. Geçmişin öğretmeniyle şimdinin öğrencisi hep uç noktaların örnekleri.
Disiplinsiz eğitim olmaz. Disiplin deyince şiddet anlayanları ayrı bir kategoride değerlendirelim. Selçuklu medreselerinde eğitim başladı mı medrese kapıları kapatılırmış. Bu gün böyle düşünmek bile öğretime engel kabul edilebilir. Ancak şunu itiraf etmeliyiz ki eğitim adına bir şey yok çağımızda. Öğretime odaklandık. Bu ise Yunus’un şu dörtlüğünü hatırlatıyor bize.
İlim ilim bilmektir /İlim kendini bilmektir /Sen kendini bilmezsen /Ya nice okumaktır
Saygı, insan olduğumuzun farkında olmaktır. İnsana saygı bir anlamda kendimize saygıdır.  Sadece bizim hayatımız ve haysiyetimiz yok. Herkesin bir hayatı ve haysiyeti var. İnsan eşrefi mahlukat. Hele öğretmen onun görevi öğretmek ve eğitmek. Bu mesleğin ilahi bir tarafının olduğunu söylemeye gerek var mı?
Uzak durduğumuz, hoşlanmadığımız insanlara bile saygı göstermek zorundayız. Saygı, herkesin hakkını ve hukukunu gözetmektir. Ortak buluşma noktasıdır. Herkesi sevmek zorunda değiliz ama herkese saygı göstermek zorundayız.
Bencilliğin tavan yaptığı bir süreç yaşıyoruz. Sadece kendini düşünenlerin var olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İlim entelektüeldir, sahibi de öyle. Bu yüzden ehl-i ilim olana saygı mecburidir. Kağıt parçalarını yerden alıp duvar deliklerine sokan nineme neden böyle yaptığını sormuştum. Oğlum dedi, ilim malzemesine saygı gerekir. İlme, ilim malzemesine, öğretmene saygı olmayan bir yerde eğitimden söz edilebilir mi?
Birisi dervişin birine dedi ki:” Burada seni kimse bilmiyor”. Derviş; “Yabancıyım bilmeyebilir. Fakat ben kim olduğumu biliyorum ya. Ya durum tersine olsaydı da ben kim olduğumu bilmeyip kör olsaydım o zaman ne yapardım.”  (Mesnevi 1. Cilt)
Bilmenin başlangıcı insanın kendini bilmesidir. Kendini bilmek bireyin nasıl hareket edeceğini bilebilmesi anlamına gelmektedir. Sosyal hayatta bu durum önem arzetmektedir. Her ne kadar bilim ve yeteneğe sahip olsa da kişi kendini bilmedikten sonra doğru davranış sergileyemeyeceğini hayat tecrübemiz bize gösterdi.
Öğretmenler günü ile ilgili bir yazı yazmak istediğimde aklıma bunlar geldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder