Son zamanlarda dillendirdiğimiz müşterek
dertlerden birisi de saygı eksikliği. Saygısız insanlar trafikte,
kaldırımlarda, iş ortamlarında, sosyal medyada. Günlük hayatımızın her ânında
ve alanında. Son zamanların moda kelimesi kanıksamak. Artık toplum tarafından
kanıksanmış bir durum.
Saygısızlığın en kötüsü ise talebenin
öğretmene yaptığı olsa gerek. Bizim medeniyetimiz Hazreti Ali’nin şu sözü
üzerine kurulmuştur. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” Artık bu
düşüncenin kabul görmediği öğretim mekânlarının elemanlarıyız. Öğrencinin
özgürlüğünün öğretmenden fazla olduğu bir sistemde farklı bir şey beklemektir
yanlış olan.
Öğrencilerime şunu söylerim: “Beni
sevmek zorunda değilsiniz fakat saygı göstermek zorundasınız. Hemen söyleyelim:
Saygı, sevgiden önce gelir. Sevgide kusur olur, saygıda olmaz. Ama maalesef ne
sevgi ne de saygı bizim eğitim sisteminde kendisine yer bulamıyor. İfrat ve
tefrit noktalarında yaşıyoruz hep. Geçmişin öğretmeniyle şimdinin öğrencisi hep
uç noktaların örnekleri.
Disiplinsiz eğitim olmaz. Disiplin
deyince şiddet anlayanları ayrı bir kategoride değerlendirelim. Selçuklu
medreselerinde eğitim başladı mı medrese kapıları kapatılırmış. Bu gün böyle
düşünmek bile öğretime engel kabul edilebilir. Ancak şunu itiraf etmeliyiz ki
eğitim adına bir şey yok çağımızda. Öğretime odaklandık. Bu ise Yunus’un şu
dörtlüğünü hatırlatıyor bize.
İlim ilim bilmektir /İlim kendini
bilmektir /Sen kendini bilmezsen /Ya nice okumaktır
Saygı, insan olduğumuzun farkında
olmaktır. İnsana saygı bir anlamda kendimize saygıdır. Sadece bizim hayatımız ve haysiyetimiz yok.
Herkesin bir hayatı ve haysiyeti var. İnsan eşrefi mahlukat. Hele öğretmen onun
görevi öğretmek ve eğitmek. Bu mesleğin ilahi bir tarafının olduğunu söylemeye
gerek var mı?
Uzak durduğumuz, hoşlanmadığımız
insanlara bile saygı göstermek zorundayız. Saygı, herkesin hakkını ve hukukunu
gözetmektir. Ortak buluşma noktasıdır. Herkesi sevmek zorunda değiliz ama
herkese saygı göstermek zorundayız.
Bencilliğin tavan yaptığı bir süreç
yaşıyoruz. Sadece kendini düşünenlerin var olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İlim
entelektüeldir, sahibi de öyle. Bu yüzden ehl-i ilim olana saygı mecburidir. Kağıt
parçalarını yerden alıp duvar deliklerine sokan nineme neden böyle yaptığını
sormuştum. Oğlum dedi, ilim malzemesine saygı gerekir. İlme, ilim malzemesine,
öğretmene saygı olmayan bir yerde eğitimden söz edilebilir mi?
Birisi dervişin birine dedi ki:” Burada seni kimse bilmiyor”.
Derviş; “Yabancıyım bilmeyebilir. Fakat ben kim olduğumu biliyorum ya. Ya
durum tersine olsaydı da ben kim olduğumu bilmeyip kör olsaydım o zaman ne
yapardım.” (Mesnevi 1. Cilt)
Bilmenin başlangıcı insanın kendini
bilmesidir. Kendini bilmek bireyin nasıl hareket edeceğini bilebilmesi anlamına
gelmektedir. Sosyal hayatta bu durum önem arzetmektedir. Her ne kadar bilim ve
yeteneğe sahip olsa da kişi kendini bilmedikten sonra doğru davranış sergileyemeyeceğini
hayat tecrübemiz bize gösterdi.
Öğretmenler günü ile ilgili bir yazı
yazmak istediğimde aklıma bunlar geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder