14 Kasım 2018 Çarşamba

SAYFALARIMDA HEP KAHIR…


Gör zahidi kim sahibi irşad olayım der.
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der
(Ruhi)

Baş olma sevdasının ehil, na-ehil herkesi bir salgın hastalık gibi sardığı günümüzde, her koşulda, hiçbir dünyevi çıkar uğruna eğilip bükülmeyen kahramanların var olduğunu bilmek bile yetiyor ümitvar olmak için. Aydınlık karanlığı boğacaktır.

Kendi kendime sorduğum sorulara cevap vermeye gücüm yok. Eylemde Firavun gibi davranıp sonra Musa(as) muamelesi beklemek çağımız insanının aymazlığı. Ama böyle düşünen insanların zevi’l-ukul olmalarına ne demeli. Hakk, hukuk ihlali hangi akla, hangi mantığa ve hangi izana sığar? Hangi İslam’a sığar demeye dilim varmıyor. Evet, soru bu. Cevap vermek güç.

İnsan vücudunun en önemli organı baş; bu yüzden Allahu teala başı en üste yerleştirdi. Diğer organlar da âlâ merâtib bu sıralamayı takip etti. Bu yüzden baş olmak demek, bir nevi mertebe olarak yükselmek demek. “Baş olda soğan başı ol.” sözü sıkça kullanılıyor dilimizde. Bunun için de baş olmak için insanlar akla hayale gelmedik yöntemlere başvuruyor.

Elbette terakki etmek için çaba göstereceğiz. Değişim ve gelişim için çalışacağız. Bütün bunlar ehli olmadığımız işlere talip olmamız anlamına gelmiyor. Ortamlar kendi insanlarını yetiştiriyor şüphesiz. Materyalist bir bakış açısıyla yetiştirilen insanlar, her makam ve mevkinin maddi bir karşılığının olduğunu zannediyor. Ve bu karşılık ödenerek makamlar satın alınıyor. Aynı perspektiften hayata bakan, ulufe dağıtıcıların işine de geliyor bu durum.

Nerede imanın halavetini tattığımız eski günler, acaba hangi zamanda boğuldu düşüncelerimiz. Maddenin çarkları arasında ezilen insanlığın, ezilmemek için ezmek psikozuna bürünmesinin bir neticesi olarak okuyabilir miyiz bu tür davranışları. Ya da bir mantık sapması, inanç zafiyeti…

Efsanevi müzik topluluğu Beatles üyelerinden Paul McCartney, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) astronotlara özel olarak verdiği konser gibi sessizliğimi saldığım yankısız uzaya inat; olanca sesiyle bağırıyor içimin asi benliği. Yine suskun yine çaresiz ve yine geçen zamana kızıp kendi içine dönme seansları ile hayatı durağan bir şekilde izleyen zavallı insanlar kafilesine katıldım. “Toplum sana uymuyorsa sen topluma uy.” sözüne katılmamama rağmen işin realitesi bu.

Başlangıçlar, dönüşler, bitişler. Sonu hiç gelmeyecek bir hikâyenin içinde tek başına dolaşmak, kendi hikâyeme kahraman olmak. İnsanın digergâmlık gibi hasletleri bırakıp egoizme teslim olduğu beşeri ideolojilerin geldiği noktada yazılmaya başlanan bu hikâyenin kahramanı olmak istemediğim bir gerçek.  Beni tanıyanlar beklide kendi kendimi tekrar olan bu tür yazılarımdan rahatsız oluyordur.

Sayfalarımda hep aynı kahır, hep aynı kahır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder