Gör zahidi kim
sahibi irşad olayım der.
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der
(Ruhi)
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der
(Ruhi)
Baş
olma sevdasının ehil, na-ehil herkesi bir salgın hastalık gibi sardığı
günümüzde, her koşulda, hiçbir dünyevi çıkar uğruna eğilip bükülmeyen
kahramanların var olduğunu bilmek bile yetiyor ümitvar olmak için. Aydınlık
karanlığı boğacaktır.
Kendi
kendime sorduğum sorulara cevap vermeye gücüm yok. Eylemde Firavun gibi
davranıp sonra Musa(as) muamelesi beklemek çağımız insanının aymazlığı. Ama
böyle düşünen insanların zevi’l-ukul olmalarına ne demeli. Hakk, hukuk ihlali
hangi akla, hangi mantığa ve hangi izana sığar? Hangi İslam’a sığar demeye
dilim varmıyor. Evet, soru bu. Cevap vermek güç.
İnsan
vücudunun en önemli organı baş; bu yüzden Allahu teala başı en üste
yerleştirdi. Diğer organlar da âlâ merâtib bu sıralamayı takip etti. Bu yüzden
baş olmak demek, bir nevi mertebe olarak yükselmek demek. “Baş olda soğan başı
ol.” sözü sıkça kullanılıyor dilimizde. Bunun için de baş olmak için insanlar
akla hayale gelmedik yöntemlere başvuruyor.
Elbette terakki etmek için çaba göstereceğiz. Değişim ve gelişim için çalışacağız. Bütün bunlar ehli olmadığımız işlere talip olmamız anlamına gelmiyor. Ortamlar kendi insanlarını yetiştiriyor şüphesiz. Materyalist bir bakış açısıyla yetiştirilen insanlar, her makam ve mevkinin maddi bir karşılığının olduğunu zannediyor. Ve bu karşılık ödenerek makamlar satın alınıyor. Aynı perspektiften hayata bakan, ulufe dağıtıcıların işine de geliyor bu durum.
Nerede
imanın halavetini tattığımız eski günler, acaba hangi zamanda boğuldu
düşüncelerimiz. Maddenin çarkları arasında ezilen insanlığın, ezilmemek için
ezmek psikozuna bürünmesinin bir neticesi olarak okuyabilir miyiz bu tür davranışları.
Ya da bir mantık sapması, inanç zafiyeti…
Efsanevi
müzik topluluğu Beatles üyelerinden Paul McCartney, Uluslararası Uzay
İstasyonu’ndaki (ISS) astronotlara özel olarak verdiği konser gibi sessizliğimi
saldığım yankısız uzaya inat; olanca sesiyle bağırıyor içimin asi benliği. Yine
suskun yine çaresiz ve yine geçen zamana kızıp kendi içine dönme seansları ile
hayatı durağan bir şekilde izleyen zavallı insanlar kafilesine katıldım.
“Toplum sana uymuyorsa sen topluma uy.” sözüne katılmamama rağmen işin
realitesi bu.
Başlangıçlar,
dönüşler, bitişler. Sonu hiç gelmeyecek bir hikâyenin içinde tek başına
dolaşmak, kendi hikâyeme kahraman olmak. İnsanın digergâmlık gibi hasletleri
bırakıp egoizme teslim olduğu beşeri ideolojilerin geldiği noktada yazılmaya
başlanan bu hikâyenin kahramanı olmak istemediğim bir gerçek. Beni tanıyanlar beklide kendi kendimi tekrar
olan bu tür yazılarımdan rahatsız oluyordur.
Sayfalarımda
hep aynı kahır, hep aynı kahır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder