17 Aralık 2018 Pazartesi

MADDE BAĞIMLILIĞI


Madde bağımlılığı denilince aklımıza uyuşturucu geliyor. Kızılay’ın sitesinde madde bağımlılığı şöyle tarif ediliyor: “Madde bağımlılığı, vücudun işlevlerini olumsuz yönde etkileyen maddelerin kullanılması, bundan dolayı zarar görüldüğü hâlde bu maddelerin kullanımının bırakılamamasıdır. Bağımlı, madde kullanımına ara verdiğinde yoksunluk belirtileri yaşar.”
İkinci tür bir madde bağımlılığı daha var, müptela olduğumuz.
Ticaret helâldir ama ihtikâr haramdır. Malı, ihtiyaçtan fazla toplamak mekruhtur. Hadis-i şerifte, “Paranın kuluna, paraya tapana lanet olsun!” buyuruldu. Dünya malı peşinde koşmak, nefsinin arzuları peşinden koşmaktan daha fenadır. Mal, para peşinde koşmak, Allahü teâlânın emirlerini unutturursa, (dünya muhabbeti) denir. Hadis-i şerifte, “Geçen ümmetlerin herbirine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mal, para toplamak olacaktır” buyuruldu.
Tacirlerin en kötüsü din tacirleridir, mukaddesat bezirganlarıdır. Onların dini imanı paradır. Onlarda münafıklığın bütün alametleri vardır. Dilleriyle dinî kavramları telaffuz ederken, yürekleri para para diye atar. Paranın yanında şöhrete, riyasete, makama ve mevkiye de taparlar.
Mehmet Akif şöyle der:
Ey, hayâ nâmında bir hissin vücûdundan bile,
Pek haberdâr olmayan, yüzsüz, hayâsız! Bak hele!
Arkasından takla attın en denî bir şöhretin;
Düştü takken, çıktı cascavlak o kel mâhiyyetin!
Bir külâh kapmaksa şâyet bunca hırsın gâyesi;
Kendi nâmûsun olur, ergeç onun sermâyesi.
Yoksa, nâmûsuyla, vicdânıyla halkın oynama…
Sonra kat kat nâsiyenden sarkacak birçok yama!
Bir kızarmaz çehre bulmuşsun ya, ey cânî, bürün;
Hem bütün dünyâyı ifsâd eyle, hem muslih görün!
Maalesef başkalarının madde bağımlılığından bahsederken kendi madde bağımlılığımızın farkında değiliz. Fanî dünya hayatında lüks, konfor, gösteriş, aşırı tüketim, kibir ve ihtişam içinde yaşamak Müslümanlar için sıradanlaştı. Hz. Ömer (ra), bir gün Allah Resûlü‘nün huzuruna girdi. Efendimiz, yattığı hasırın üzerindeydi ve yüzünün bir tarafına hasır iz yapmıştı. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Hz. Ömer (ra), bu manzara karşısında rikkate geldi ve ağladı. Allah Resûlü niçin ağladığını sorunca da Ömer (ra):
- Ya Resûlullah! Şu anda kisralar, krallar saraylarında kuş tüyünden yataklarında yatarken, (kâinat, yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan) Sen, sadece kuru bir hasır üstünde yatıyorsun ve o hasır, Senin yüzünde iz bırakıyor. Gördüklerim beni ağlattı.” cevabını verir. Bunun üzerine Allah Resûlü, Ömer’e (ra) şu karşılıkta bulunur:
- İstemez misin ya Ömer, dünya onların, âhiret de bizim olsun. (Buharî, Tefsir)
Yaşamak demek, imtihan edilmek demektir. İçinden geçtiğimiz hayat imtihanı çok yamandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder