17 Aralık 2018 Pazartesi

MEDENİYET VE İNSAN


Toplumsal kültürün etkisi altında olmayan bir birey düşünülemez. Gündelik eylemlerin düşünce üzerinde önemli etkileri vardır. Bu durum şu şekilde sloganlaştırılmıştır. “Eğer inandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”
Kültürel değerleri yeni nesillere aktarmak işi eğitim ve öğretim müesseselerinin işidir. Bu konuda ciddi sıkıntılarımızın olduğu kesin. Pozitivist eğitim savrulmamızın müsebbibi. Öyleyse farklı alternatifler üzerinden gitmek gerekiyor. Akademiler, STK’lar bu görevi üstlenebilir. Daha doğrusu üstlenmelidir.
Düşünce hürriyetine kavuşmuş, bilinçli, özgüveni yüksek, bilimsel ve toplumsal değerler üretebilen sağlam karakterli, erdemli, sorumluluk sahibi, sorgulayan ve araştıran bireyler yetiştirme görevimizdir. Bu sorumluluk hepimizindir.
Huzurlu bir hayat bütün insanlığın hedefidir. Bunun için bu gün bile uygarlıktan medeniyete kaçış (hicret) devam etmektedir. Ancak bu hedefe bizleri götürecek kişiler uzaydan, başka iklimlerden gelerek bizi kurtaramaz. Biz bunları kendimiz yetiştirmeliyiz. Yoksa bir kurtarıcı beklemek beyhudedir. İnsan için kendi gayretinden başka bir şey yoktur.
Eşyayı toplumun medeniyetine göre rasyonalize etmek tekniktir. Bizim bu konularda çok ciddi sıkıntılarımız var. Eşyayı üretmediğimiz için başka kültürlere adapte edilmiş eşyalarla kendi medeniyetimizi kurmaya çalışıyoruz. Bunun sonuç vermeyeceği aşikâr.
Medeniyet dinin sosyal pratiğidir. Mimari, musiki, edebiyat medeniyeti inşa eden sacayakları. Biz toplum olarak bu üç sacayağını devşirdiğimiz kültürlere feda ettik. Geçmiş ile olan irtibatın koparılması pusulasız gemi gibi rotası belli olmayan bir mecrada ilerlememize sebep oldu. Kendimizi başka uygarlıkların limanlarına çekilmiş bulduk. Uygarlıklar medeniyetin bozulmuş halleridir. Hâlbuki biz sağlam bir medeniyetin bütün birikimine sahip idik. Bu birikime arka çevirmek tabir yerindeyse bizi sudan çıkmış balığa döndürdü. Hâlâ çırpınıyoruz.
İslamın toplumsal bir din olmaktan çıkarılıp bireysel bir din haline getirilmesi medeniyetimizin gerilemesine sebep oldu. Çünkü kişinin dindarlığı islam, toplumun dindarlığı medeniyettir. İslamın toplumsal bir din olduğu gerçeği göz ardı edilmeseydi bu kadar yanlış bir rotada ilerlememiş olacaktık.
Medeniyetlerin de bir ömrü var. Bu ömrü belirleyen değişik etkenler vardır. Din, dil, eğitim, iktisat, ahlak, adalet gibi unsurlar medeniyetleri hem kuran hem de sürekliliği sağlayan unsurlardan. Hem toplumsal olarak hem de ferdi olarak bu unsurlarda meydana gelen bozulmalar, aşınmalar, medeniyetlerin varlıklarını ve sürekliliklerini etkiler. Ayrıca zulüm ve cehalet medeniyetlerin çökmesine yol açan sebeplerdendir.
Medeniyet tasavvurunun mekânla olan ilgisini de göz ardı etmeden yeni bir diriliş hamlesine ihtiyacımız var. Şahsiyet sahibi insanlarla bu yola çıkılabilir. Şahsiyetli insan yetiştirmeden hamlelere girişmek beyhude uğraştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder