Dilimize Arapçadan geçiş yapan meymenet kelimesi; bereket, kutluluk ve uğurluluk anlamlarına geliyor.
Arapça (y-m-n) kökünden
gelen meymenet ayrıca Arapça yemîn "sağ el" kelimesinin
masdarıdır. Türkçe karşılığı ise istenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan,
beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı. Türkçe’de kullanımı olumsuzluk
ekleriyle yaygın: meymenetsiz. Uğursuz, suratsız, kılıksız, huysuz, ters
(kimse) manalarına gelir. Yüzünde meymenet yok şeklinde kullanımı
yaygındır.
Son zamanlarda yaygınlaşan Aura
kavramı, meymenet kavramını biraz yaklaşmaktadır. Her insanda, vücudu
sarmalanmış halde bir elektromanyetik alan bulunduğu kabulünden hareketle; bedeni
sarmalayan bu elektro manyetik alana aura adı verilmektedir.
Surat asmak, mahkeme suratlı, suratı
bir karış, suratı sirke satmak, Suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez,
suratından düşen bin parça, surat ekşitmek… gibi deyimler var dilimizde. Bunlar
bir insanla ilgili intibalarımızı belirliyor. Son günlerin moda deyimiyle
elektrik almak.
Kısaca meymenet kelimesi bir insanın
karşısındaki kişide uyandırdığı intiba olarak söyleyebiliriz. Kısaca izlenim.
Hz. Ömer’in “Bir yere elçi gönderdiğiniz zaman yüzü ve ismi güzel olanı
tercih edin.” şeklinde bir önerisi vardır. (bk. Gazali, İhya, 4/106).
Bu sözün ilk izlenimin insanlar üzerinde tesirli olacağı kanısıyla söylendiğini
düşünebiliriz. Sufiler, “ilk hatır önemlidir” derler. Burada ki hatır kelimesinin
anlamı insanın iradesi dışında zihnine gelen iyi veya kötü düşünceleri ifade
eder.
Abraham Lincoln, önemli bir göreve
getirmek üzere bir kişi bulmak üzere danışmanını görevlendirir. Danışman çok
zeki ve akıllı olduğunu düşündüğü bir kişiyi başkana tavsiye eder. Başkan
tavsiye edilen kişiyle görüşür fakat görevi kendisine tevdi etmez. Bunun
üzerine danışmanı sorar. Efendim şahsı beğenmediniz mi? Lincoln şöyle der:
Gerçekten çok zeki, akıllı ve üstelik bilgili bir kimse ancak yüzünü
beğenmedim.
Fizyonomi, genellikle yüz okuma
sanatı olarak bilinir. Özellikle insan yüzünde görünen özellikleri
tanımlayıp soyut kavramlarla açıklamak olarak da özetlenebilir. Osmanlı
döneminde buna ilm-i kıyafet denilirdi. Osmanlı Devleti’nde orduya alınacak
kişilerin belirlenmesinde de ilm-i kıyafete bakılırdı. Asker ocağına alınacak
çocukların iyi bir aileden, soyu sopu belli olmasına, yaşının sekiz ile on
sekiz arasında olmasına dikkat edilirdi. Abdülhamid Han bazı devlet
görevlilerinin seçiminde, lise veya askeri okullara öğrenci alımlarında o
kişilerin fotoğraflarına bakarak bazı değerlendirmelerde bulunduğu da söylenir.
Bu günlerde bu kelimenin anlamı daha
bir önem kazanıyor. Küfranı nimet eden insanları gördükçe aklıma meymenet
kelimesi geliyor. Hem de olumsuz haliyle.
Divan şiirinden örneklendirip bitirelim.
Avret ile kim kılursa meşveret
Olmaz ol anın işinde meymenet (Ahmedî)
Necâbet meymenet hakkâ müşâheddir cebîninden
Nice ihvânını tebşîr eder evvel bi-evvelle (Mekki)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder