12 Şubat 2021 Cuma

TÜRK BAHARI(!) VE SOSYAL MEDYA

 Sosyal medyanın tarafgirliği konusunda ABD seçimleri en iyi örnektir. Hatta sürecin akademik olarak incelenmesi gerekir. Özellikle korona salgınından sonra insanların sosyal medya ile daha çok iç içe olduğunu söyleyebiliriz.

İnternet ve sosyal medya kullanıcı sayıları hakkında bilgilerin de bulunduğu “Digital 2020 – Global Digital Overview” raporuna göre 2020 yılı verileri: Türkiye'de ise 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. Bu, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 64'ünün sosyal medya kullandığı anlamına geliyor. Türkiye'de 37 milyon Facebook kullanıcısı var. Türkiye, dünya sıralamasında ise Facebook'un en fazla kullanıldığı 10'uncu ülke. Türkiye, Twitter'ın en fazla kullanıldığı 6'ıncı ülke. Türkiye 16-64 yaş arası grubun sosyal medyada geçirdiği süre açısından 46 ülke arasında 15'inci sırada yer alıyor.

Yukarıdaki veriler, bize yönlendirilmeye müsait bir topluluğun var olduğunu gösteriyor. Sosyal medya kullanıcı herkesin yönlendirmeye açık olduğunu söylemiyorum tabii. Ancak, bu kanal üzerinden gençliğin sokağa dökülmesi üzerinde çalışmalar yapıldığı sağır sultanın bile duyduğu bir konu. Böyle bir tecrübemiz de var, ülke olarak. Gezi olayları…

Boğaziçi Üniversitesi üzerinden deneyimlenmeye çalışılan böyle bir durum. Üniversitelerin açık olmaması dolayısıyla ülke çapında bir kargaşa şimdilik söz konusu değil. Devletin ilgili kurumları da bu konuda gerekli çalışmayı yapıyordur. Bir vatandaş olarak görebildiğim kadarıyla böyle bir gündem kurgulanıyor.

Peki, bu değirmene bilmeden su taşıyanlar var mıdır? Evet… Adaletsiz iş yapan siyasetçi, fahiş fiyat uygulayan esnaf, işini doğru yapmayan bürokrat… Klişe bir söz var: Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, diye. Ancak insanımız öncelikli olarak kendi durumuna bakar. Adaletsizliğe maruz kalan, pandemi dolayısıyla işini kaybeden, parası olmayan kişi istemeyerek kendisini yanlış bir yerde konumlandırabilir. Büyük resmi, global oyunu görmeyebilir. Hepimize sorumluluk düştüğünü söylememe gerek var mı?

Televizyona çıkan entelektüelimiz, gazete köşelerinde kendisine yer bulanlarımız, toplumu yönlendirme durumunda olan kanaat önderlerimiz ve en önemlisi aileler; hepimize sorumluluk düşüyor. Bir Hadisi Şerifle durumu açıklamak daha kolay olacak:

“Allah’ın emirlerine uyanlarla uymayanların durumu, bir gemi için kura çekenlere benzer. Bir bölümü geminin üst kısmına düşmüş, diğerleri de alt kısmına düşmüştür. Alt kısımda kalanlar, su ihtiyacı olduğu zaman üst güverteye çıkıp su ihtiyacını gidermektedirler. Onlar şöyle derler: ‘Bizim bölümden bir delik delelim de üsttekilere eziyet etmeyelim.’ Eğer üsttekiler, onlara ilişmez de serbest bırakırsa, hepsi helâk olur. Ellerinden tutup engel olurlarsa onlar da kurtulur, kendileri de.” (Buhari)

Geminin delinmesine engel olmamak, meydana gelecek felakete ortak olmaktır. Hangi sebeple olursa olsun yıkım tarafında olmak ihanettir. Çünkü aynı gemideyiz.

Bu konuda yeteri kadar tarihi tecrübeye sahip olduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca Arap baharının sonuçlarını gördük.

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? (Mehmet Akif Ersoy)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder