21 Şubat 2021 Pazar

DALKAVUK

 Zaman zaman şöyle bir eleştiriye maruz kalırım. Hocam kullandığın kelimeler çok eski bazen anlamıyoruz. Bu eleştiriyi haklı bulurum. Aldığımız eğitim sonucunda kullandığımız bazı kelimelerin herkes tarafından bilindiği vehmine kapılıyoruz.

Bu sebeple kendi çapımda kullandığım kelimeleri açıklayan bir çalışma da yaptım. Bu gün neredeyse unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri topladığım o çalışmadan seçtiğim dalkavukla ilgili yazıdan pasajları buraya aktarıyorum.

Önce dalkavuk kelimesinin ne anlama geldiğini yazarak bilgilenelim. Tanzimattan önce başa giyilen külah, kavuk gibi başlıkların üzerine sarık sarılmadığı zaman böyle yapana dalkülah veya dalkavuk denilirdi. 

Bir de Osmanlı sarayında resmi görevli dalkavuklar vardı. İşleri, meslekleri başkalarını eğlendirmek olan dalkavuk esnafı zelil adamlar kabul edilmişti ve onlara serpuş olarak sadece kavuk giydirildiğinden bu ismi almışlardı.

Önceleri bunlara “müsahip” (sohbet edilen kişi), “nedim” (arkadaş) denilirdi… Bunlar biraz mürekkep yalamış insanlardan seçilir, padişahla yarenlik eder, bir nevi ona “danışmanlık” yaparlardı. Kavuğu çıplak, yani “dal” giymek zorundaydılar. Bu yüzden de onlara “dal-kavuk” denilmesi adet olmuştu. Bu dalkavuklar saray dışında konaklarda da bulunur, sahiplerini eğlendirirlerdi.

Sarayda böyle resmi bir görevli olurdu ki dışarıdan dalkavukluk yapanlara padişah şu mesajı vermiş olurdu. Bana dalkavukluk yapmayın. O işi yapan resmi görevlimiz var.

Meşhur fıkradır hani. Padişah patlıcanı övmüş; dalkavuk öyledir hünkarım patlıcan çok faydalıdır, demiş. Başka bir zaman padişah patlıcanı yermiş; dalkavuk patlıcanı yerden yere vuran bir konuşma yapmış. Padişah, önceden patlıcanı övüyordun, şimdi yeriyorsun deyince dalkavuk: “Hünkârım, takdir edersiniz ki, bendeniz ve kulunuz patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum!”

Reşat Ekrem Koçu dalkavuğu şöyle tasvir eder: "Kendi çıkarı, menfaati için bir zengine, veya devlet kapusunda yüksek mevki sahibine yardakçılıkta bulunan adam, uşaktan aşağı ve hatta şerefsiz, haysiyetsiz köleden zelil bir tiptir…” Bugün soytarı, maskara, şaklaban, dalkavuk… gibi isimleri Ekrem Koçu’nun ifade ettiği tipler için kullanıyoruz.

Osmanlı devleti yıkıldı ama dalkavukluk resmi bir meslek olmasa da hayatın çeşitli alanlarında devam ediyor. Hatta o kadar çoğaldılar ki resmi görevli yapmaya kalksak devletin bütçesi elvermez.

Dalkavuğu az, hatta hiç olmayan bir dünya özlemiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder