Zaman zaman şöyle bir eleştiriye maruz kalırım. Hocam kullandığın kelimeler çok eski bazen anlamıyoruz. Bu eleştiriyi haklı bulurum. Aldığımız eğitim sonucunda kullandığımız bazı kelimelerin herkes tarafından bilindiği vehmine kapılıyoruz.
Bu sebeple kendi çapımda kullandığım kelimeleri
açıklayan bir çalışma da yaptım. Bu gün neredeyse unutulmaya yüz tutmuş
kelimeleri topladığım o çalışmadan seçtiğim dalkavukla ilgili yazıdan pasajları
buraya aktarıyorum.
Önce dalkavuk kelimesinin ne anlama geldiğini
yazarak bilgilenelim. Tanzimattan önce başa giyilen külah, kavuk gibi
başlıkların üzerine sarık sarılmadığı zaman böyle yapana dalkülah veya dalkavuk
denilirdi.
Bir de Osmanlı sarayında resmi görevli
dalkavuklar vardı. İşleri, meslekleri başkalarını eğlendirmek olan dalkavuk
esnafı zelil adamlar kabul edilmişti ve onlara serpuş olarak sadece kavuk
giydirildiğinden bu ismi almışlardı.
Önceleri bunlara “müsahip” (sohbet edilen
kişi), “nedim” (arkadaş) denilirdi… Bunlar biraz mürekkep yalamış insanlardan
seçilir, padişahla yarenlik eder, bir nevi ona “danışmanlık” yaparlardı. Kavuğu
çıplak, yani “dal” giymek zorundaydılar. Bu yüzden de onlara “dal-kavuk” denilmesi
adet olmuştu. Bu dalkavuklar saray dışında konaklarda da bulunur, sahiplerini
eğlendirirlerdi.
Sarayda böyle resmi bir görevli olurdu ki dışarıdan
dalkavukluk yapanlara padişah şu mesajı vermiş olurdu. Bana dalkavukluk
yapmayın. O işi yapan resmi görevlimiz var.
Meşhur fıkradır hani. Padişah patlıcanı övmüş;
dalkavuk öyledir hünkarım patlıcan çok faydalıdır, demiş. Başka bir zaman
padişah patlıcanı yermiş; dalkavuk patlıcanı yerden yere vuran bir konuşma
yapmış. Padişah, önceden patlıcanı övüyordun, şimdi yeriyorsun deyince
dalkavuk: “Hünkârım, takdir edersiniz ki, bendeniz ve kulunuz patlıcanın değil,
sizin dalkavuğunuzum!”
Reşat Ekrem Koçu dalkavuğu şöyle tasvir eder:
"Kendi çıkarı, menfaati için bir zengine, veya devlet kapusunda yüksek
mevki sahibine yardakçılıkta bulunan adam, uşaktan aşağı ve hatta şerefsiz,
haysiyetsiz köleden zelil bir tiptir…” Bugün soytarı, maskara, şaklaban, dalkavuk…
gibi isimleri Ekrem Koçu’nun ifade ettiği tipler için kullanıyoruz.
Osmanlı devleti yıkıldı ama dalkavukluk resmi
bir meslek olmasa da hayatın çeşitli alanlarında devam ediyor. Hatta o kadar
çoğaldılar ki resmi görevli yapmaya kalksak devletin bütçesi elvermez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder