4 Şubat 2022 Cuma

AH ŞU ŞAİRLER

 Bu günkü yazımı şairlerin nüktelerine ayırdım. Beraber okuyalım.

Şeyhülislâm Yahya Efendi, ince, derin ve zeki dokundurmalarla dönemin hiciv ustası şair Nef’i Efendi’ye “kâfir” diyor.

“Şimdi hayli sühan-verûn içre,

Nef’î mânendi var mı bir şair?..

Sözleri Seba-i Muallâka’dır,

İmrülkays kendidir kâfir!”

 

Günümüz Türkçesiyle: Şairler içinde Nef’i’nin bir eşi yoktur. Şiirleri, cahiliye devrinde Kâbe’nin duvarlarına asılan şiirler gibi güzeldir. Sanki o kâfir (Nef’i), İmrülkays’ın ta kendisidir! 

Nef’i bu sözün altında kalır mı? Cevabı hiciv şairine yakışır şekilde:

“Bize kâfir demiş Mütfî Efendi,

Tutayım ben ana diyem Müselmân,

Vardıkda yarın Rûz-i Cezâ’ya,

İkimiz de çıkarız anda yalan!”


Tahir Efendi, nasıl bir gaflette bulunduysa Nefi’ye “köpek” demiş. Nefi bu, cevabı şairliğine yakışır şekilde vermiş:

“Tâhir Efendi bana kelp demiş,
İltifâtı, bu sözde zâhirdir.
Mâlikî, benim mezhebim zirâ…
İtikâdımca kelp, tâhirdir.”

Abdülhak Hâmid’in cenazesi bir büyük bir törenle kaldırılıp Zincirlikuyu'ya defnedildi ve yine o senelerde gayet yeni olan bir modaya uyularak mezarının üzerine çelenkler kondu.
O devrin edebiyat âlimi ve şairi Tâhirü'l-Mevlevî'nin Hâmid'in vefatından sonra yazdığı bir dörtlük şöyledir:

Cismini bar-ı diyâset (deyyusluk yükü)ezerek

Akibet girdi mezara peze…..

Sığmadı boynuzları lakin kabre

Attılar üstüne bir hayli çelenk

 

Dönemin Maarif Nazırı Emrullah Efendi, Tevfik Fikret’in Galatasaray Sultanisi Müdürlüğü görevine son verince şöyle bir dörtlük yazar:

 

Vakıa insan hata eyler fakat bir şaire

Gelmemişti aklına hiç kimsenin cahil demek.

Başka olsa ne amma doğrusu bir nazıra

Pek revadır böyle haddinden ziyade … yemek!

 

Eski kitapçılardan Arif Polat’ın dükkânına gelen bir tanıdığı, çeşitli kitapları inceleyip:

– “Bazı kitaplara bakıyorum da; bunları kim okur, diye merak ediyorum” deyince, Arif Polat başını kaldırmadan şu cevap vermiş:

– Ben de bazı insanlara bakıyorum da, bunlar hangi kitapları okur, diye merak ediyorum.

 

Gazeteci, Bernard Shaw’a ''Siz sürekli basın özgürlüğünün yetersizliğinden yakınmaktasınız. Oysa imparatorluğumuz batsın bile diyebiliyorsunuz. Nasıl olur da hâlâ basın özgürlüğü yok diyebilirsiniz?'' Shaw gülümser: ''Siz benim neleri söylediğimi biliyorsunuz ama neleri söyleyemediğimi bilmiyorsunuz...''

 

Ne demişler: Ehl-i dilin yanında gönlünü, ehl-i kalemin yanında dilini sıkı tut.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder