4 Şubat 2022 Cuma

ENTELİM ENTELSİN ENTELİZ

İnsanoğlunun zaaflarındandır; kendini olduğundan farklı göstermek. Mevlana’nın ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol sözü bu bağlamda en güzel tavsiye.

Kendini olduğundan farklı göstermek isteyen, çok şey bildiğini hissettirmeye çalışan insanlara şahit oluruz çevremizde.

Bir gazetecinin her şeyi biliyorum, elimde nice belgeler var tavrı…

Mistifakasyon, kasten muğlak dil kullanımı da yazar taifesinde görülen bir durum.

Bilimsel jargonu bilimle alakası olmayan kimselerin yanında veya ekranlarda kullanmak da böyledir. Burada bilime karşı olduğumuz gibi bir düşünceye kapılmasın okuyucu bizim ki entelektüel akıl karıştırıcılığa karşı bir tavırdır sadece.

Burada hiçbir şahsı hedef almıyoruz. Kötülemeye çalıştığımız şey fiildir. Bu fiilin kimden meydana geldiği hiç önemli değil.

Bilimperestlik konusunu bir hikayeyle açalım. Sokal adında bir kişi Amerikan kültür araştırmaları dergisi Social Text’e bir yazı gönderdi. Sınırların Aşımı: Kuantum Yerçekiminin Dönüşümsel Betimlemesine Doğru başlıklı yazı. Baştan sona saçmalıklarla doluydu. Sokal hilesini 1996’da kendisi açıkladı. Bu durum New York Times ve International Herald Tribune’nin ilk sayfalarında yer aldı.

Aynı şekilde Türkiye’den bir gazetecinin ‘kuru fasulyenin faydaları’ başlığıyla bir makaleyi para vererek yabancı bir bilimsel dergide yayınlattığını bir gazetede okumuştum.

Köylünün sobası ile ilgili bir fıkra vardır. Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir köy evine sığınırlar.

Ev sahibi onlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılınca hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair aralarında bir tartışma başlar.

Kimyacı, “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.” der.

Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.” der.

Jeolog, “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.” der.

Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” der.

Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” der.

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.

Köylü cevap verir: “Boru yetmedi ağam!”

Mevlana ile bitirelim. Tevazuda toprak gibi ol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder