İnsanoğlunun zaaflarındandır; kendini olduğundan farklı göstermek. Mevlana’nın ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol sözü bu bağlamda en güzel tavsiye.
Kendini
olduğundan farklı göstermek isteyen, çok şey bildiğini hissettirmeye çalışan
insanlara şahit oluruz çevremizde.
Bir
gazetecinin her şeyi biliyorum, elimde nice belgeler var tavrı…
Mistifakasyon,
kasten muğlak dil kullanımı da yazar taifesinde görülen bir durum.
Bilimsel
jargonu bilimle alakası olmayan kimselerin yanında veya ekranlarda kullanmak da
böyledir. Burada bilime karşı olduğumuz gibi bir düşünceye kapılmasın okuyucu
bizim ki entelektüel akıl karıştırıcılığa karşı bir tavırdır sadece.
Burada
hiçbir şahsı hedef almıyoruz. Kötülemeye çalıştığımız şey fiildir. Bu fiilin
kimden meydana geldiği hiç önemli değil.
Bilimperestlik
konusunu bir hikayeyle açalım. Sokal adında bir kişi Amerikan kültür
araştırmaları dergisi Social Text’e bir yazı gönderdi. Sınırların Aşımı: Kuantum
Yerçekiminin Dönüşümsel Betimlemesine Doğru başlıklı yazı. Baştan sona
saçmalıklarla doluydu. Sokal hilesini 1996’da kendisi açıkladı. Bu durum New
York Times ve International Herald Tribune’nin ilk sayfalarında yer aldı.
Aynı
şekilde Türkiye’den bir gazetecinin ‘kuru fasulyenin faydaları’ başlığıyla bir
makaleyi para vererek yabancı bir bilimsel dergide yayınlattığını bir gazetede
okumuştum.
Köylünün
sobası ile ilgili bir fıkra vardır. Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve
antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden
yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir köy evine sığınırlar.
Ev
sahibi onlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılınca hepsinin dikkati soba
üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarda, altındaki dizili taşların
üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair aralarında bir
tartışma başlar.
Kimyacı,
“Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay
yakmayı amaçlamış.” der.
Fizikçi,
“Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını
sağlamak istemiş.” der.
Jeolog,
“Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında
sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı
amaçlamış.” der.
Matematikçi,
“Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde
ısınmasını sağlamış.” der.
Antropolog,
“Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe
saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” der.
Bu
sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini
sorarlar.
Köylü
cevap verir: “Boru yetmedi ağam!”
Mevlana
ile bitirelim. Tevazuda toprak gibi ol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder