16 Şubat 2022 Çarşamba

PLEBYENİZ!

 

Plebyen, kabaca “halk” anlamına geliyor; ama biraz daha incesi “sıradan”, “alelade” insan demek oluyor. “Plebisit” sözcüğü buradan türüyor: Herhangi bir meselenin halkın oyuna sunulması… “Plebyen” sözcüğü ise bir sıfat olarak “halka ait”, “sıradan insanın yaptığı gibi” vb. anlamına geliyor.

Roma’da plebyenler devletin en alt sınıfını oluşturuyor. Aristokratlar ise seçkin grup bir de Kral ve sülalesinin dahil olduğu soylular.

Rivayet olunur ki savaşa çağrılan plebyenler kendilerinin öldüğünü fakat kaymağı aristokratların yediğine itiraz edince aristokratlar plebyenlerden seçilen bazılarının yönetime katılması için karar alırlar ve seçilen plebyenler bir süre sonra geldikleri yeri unutarak aristokrat tavır sergilerler.

Plebyenler bakarlar ki kendi aralarından seçilenler Aristokrat olmuşlar. Sonuçta plebyenler yine ezilen sınıf olmaktan kurtulamazlar.

Bir akademisyen arkadaşımla sohbet ediyorduk. Söylediklerini şöyle özetleyeyim. Ülkelerde iki sınıf vardır yönetenler ve yönetilenler. Bunu iki katlı bir binaya benzetebiliriz. İkinci kata çıkanlar birinci kattakilere asla iyi gözle bakmazlar. Ortama uyarlar veya uydurulurlar. İkinci kattakilerin birinci kattakilerle irtibatları ve iltisakları kesilir.

Bu anlatılan plebyenleri ve alttaki benzetmeyi dünya ölçeğinde örnekleyebilirsiniz, ülkeler ölçeğinde örnekleyebilirsiniz ve yaşadığınız yer ölçeğinde örnekleyebilirsiniz. Size tanıdık geldi mi? Bana çok tanıdık geldi.

Hindistandaki kast sistemini hepimiz biliriz. Orada da piramitin en alt kısmında paryalar vardır.

Üstad Necip Fazıl “parya” kelimesini dağarcığımıza kazandırmıştı.

Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya

Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya

Stockholm Sendromu, adını 1973’te İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir olaydan alıyor. 23 Ağustos 1973’te Jan Erik Olsson önderliğinde hapisten kaçan iki soyguncu, Kreditbanken isimli bankada dört banka çalışanını 131 saat boyunca rehin alır. Olsson, rehinelere o kadar iyi davranır ki, rehineler ile arasında duygusal bir bağ gelişmeye başlar. Hatta rehineler polisin bankaya operasyon düzenleyeceğini öğrenip Olsson’a haber verirler. Daha sonrasında da mahkemede Olsson aleyhine ifade vermek istemezler ve hatta savunma ücreti için para toplarlar. İşler bununla sınırlı kalmaz. Olsson, bankadan belki parayı çalamadı ama rehinelerin kalbini çaldı. Rehin alınan Kristin Enmark isimli bir görevli, Olsson’un hapisten çıkmasını bekledi ve içerden çıktığında onunla evlendi.

Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden demiş atasözü. Bu atasözü  TDK'da şöyle açıklanmış: "Bazen bizim yakın gördüklerimiz veya yetiştirdiğimiz, emek verdiğimiz insanlardan kötülük görürüz. Hâlbuki onlardan bu kötülüğü beklemeyiz."

Sosyal medya profillerinde aristokrat paylaşanları gördükçe gönüllü plebyenler olduğumuzu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder